lovepowerman
[lovepowerman]
lovepowerman
Kayıt Tarihi: 13.09.2010
İleti Sayısı: 2.589
Şehir: İzmir
Durum: Forumda Değil
E-Posta Gönder
Web Adresi
Özel ileti Gönder
|
Konu Tarihi: 16.03.2011- 21:32
Kur’ân ahlakı ile ahlâklanmış şuurlu bir Müslümanda bulunması
“İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına Peygamberlerine, âhiret gününe ve (bir de) hayır ile şer (her şey)’in Allah’ın takdiri ile olduğuna inanmandır.”
(Hadis-i Şerif)
İSLAM DİNİ NEDİR MÜSLÜMAN OLMANIN ŞARTLARI
İslâm Dini, Allah’ın son Peygamberi Hz. Muhammed aracılığıyla bütün insanlara gönderdiği en son dindir. İslâm Dinini kabûl eden kimseye Müslüman denir.
İslâmiyet, 5 temel üzerine kurulmuştur. İslâm’ın şartları adı verilen bu beş şeyi her Müslüman’ın kabul edip uygulaması gerekir:
1. Allah’ın varlığına, birliğine, Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve Peygamberi olduğuna kalbi ile inanmak ve bunu,
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh cümlesi ile ifade etmek...
Bu cümleye, kelime-i şehadet=tanıklık cümlesi denir.
2. Günde 5 vakit namazı kılmak.
3. Dinin koyduğu ölçülere göre zengin sayılanların, her yıl malının zekâtını vermesi.
4. Ramazan ayında oruç tutmak.
5. Sağlığı yerinde, gidip gelmeye yetecek kadar parası olanın ömürde bir defa hacca gitmesi...
Özetleyecek olursak: İslâm’ın şartı 5’tir: Kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak, hacca gitmek.
İMAN NEDİR
İman, Allah’ın varlığına ve birliğine şüphe duymadan inanmak ve Hz. Muhammed’in Allah’ın Peygamberi olduğunu ve bildirdiği şeylerin hepsinin hak ve doğru bulunduğunu kesin şekilde kabûl edip benimsemektir.
İMANIMIZI NASIL İFADE EDERİZ
İmanın özü:
Lâ ilâhe illâllah Muhammedü’r-Resûlüllah cümlesinde toplanmıştır.
Lâ ilâhe illâllah: Allah’tan başka hiçbir ilâh ve tapılacak gerçek mabud yoktur.
Muhammedü’r-Resûlüllah: Muhammed O’nun elçisi, yani (son) Peygamberidir.
Bu kutlu cümleyi dili ile söyleyip kalbi ile de tam benimseyen kimse, İslâm Dinine girmiş, iman sahibi olmuştur.
Âmentü, her Müslümanın inanması, kabûl etmesi şart olan iman esaslarıdır. Âmentüde yer alan bu esaslar 6’dır:
1. Allah’a inanmak, 2. Meleklerine inanmak, 3. Kitaplarına inanmak, 4. Peygamberlerine inanmak, 5. Âhiret gününe, öldükten sonra dirilmeye inanmak, 6. Kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmak.
Âmentünün ifadesi ve mânası şöyledir:
Âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî ve’l-yevmi’l-âhiri ve bi’l-kaderi hayrihî ve şerrihî minâllahi Teâlâ ve’l-ba’sü ba’de’l-mevti hakkun. Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh...
Âmentü billâh: Ben Allah’ın varlığına, (bir)liğine, eşi ve benzeri olmadığına, bütün yüceliklere sahip ve her türlü noksanlıklardan arınmış olduğuna inandım.
ve melâiketihî: Allah’ın meleklerine de inandım.
ve kütübihî: Allah’ın gönderdiği kutsal kitaplarına da inandım.
ve rusülihî: Allah’ın peygamberlerine de inandım.
ve’l-yevmi’l-âhiri: Âhiret hayatının olduğuna da inandım.
ve bi’l-kaderi, hayrihî ve şerrihî minâllahi Teâlâ: Kadere, yani bize hayır ve şer olarak görünen her şeyin Allah’ın ilmi, iradesi ve yaratmasıyla olduğuna da inandım.
ve’l-ba’sü ba’de’l-mevti hakkun: Öldükten sonra dirilmenin hak olduğuna (bütün kalbimle) inandım.
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh: Ben tanıklık ederim ki, Allah’tan başka hiçbir ilâh ve tapılacak varlık yoktur ve yine tanıklık ederim ki, Hz. Muhammed, Allah’ın kulu ve (son) Peygamberidir.
İMANIN İNSAN HAYATINDAKİ ÖNEMİ
İnsanın yaratılış gayesi imandır. Yani insan, Yaratanını imanla tanımak ve ona kulluk etmek için yaratılmıştır. İnsan bu yaratılış gayesine uygun hareket ederse, âhirette ebedî mutluluğa erecek, yani Cennete girecek; aksi takdirde, sonsuz mutsuzluğa maruz kalarak Cehenneme konulacaktır. Bu bakımdan iman, insan için ebedî saadeti elde etmenin biricik vesilesidir ve Cennetin anahtarıdır. İmansız Cennete girmek mümkün değildir. Şu halde insanın iman etmesi ve bu imanını son nefesine kadar kaybetmeden ve zayıflatmadan koruması, dünyadan da, dünya içindeki her şeyden de daha kıymetli bir nimet, çok değerli bir hazinedir.
İman, dünya hayatında da insan için büyük bir moral kaynağıdır. Hakiki imanı elde eden insan, imanının kuvveti, Allah’a olan güveni nisbetinde başına gelen olayların stres ve baskısından kurtulabilir. Dertlerine derman umarak, çektiği sıkıntılara karşılık âhirette ödül bekleyerek teselli bulur. Sabırlı olur, mutlu yaşar.
ALLAHA İMAN
Allah’a iman; Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak ve O’nu niteleyen sıfat ve isimleriyle güzelce tanımaktır.
Allah’a iman, bütün dinlerin vazgeçilmez şartıdır. Allah’a inanma, O’na dayanma, kulluk ve tapınma ihtiyacı, insanda yaratılıştan vardır. Bu duygu, insanla beraber doğmuş ve her devirde de var olagelmiştir.
Allah’a inanan ve O’na sevgiyle bağlanan insanın ufku kâinat kadar geniş, huzuru ve neşesi Cennet bahçesi gibi daima taze ve ölümsüzdür.
O, bütün insanları yaratanlarının bir olması yönüyle kardeşi bilir, onlara iyilik ve merhamet duygularıyla bakar.
Şefkatlidir, insanların dertlerine bir karşılık beklemeden koşar. Boynu büküklerin gönlünü alır, yetimleri bağrına basar. Kâinatla ve içindeki varlıklarla barış ve uyum içindedir. Hiçbir olay onu korkutmaz, gözünü yıldırmaz.
Allah’ın kendisine bahşettiği nimetlerden O’nun iradesine uygun şekilde tadar ve yararlanır, başkalarını da yararlandırır.
Ölümden korkmaz. Ölümü bir hiçlik ve yokluk çukuru değil, hakiki hayatın ve ebedi mutluluğun başlangıç kapısı kabûl eder.
Dünyada kendini misafir bilir. Misafirhane sahibi Allah’ın rızasını gözeterek, izni dâiresinde yer, içer ve rahatla yaşar. Misafirlik müddeti bitince de bu misafirhaneden huzurla ayrılıp ebedî mekânına gider.
Allah’a inanan kimse, ne kendine ve ne de başkasına hiçbir kötülük yapamaz. Kanunun olmadığı yerlerde bile Allah’ın onu her an gördüğü inancı, işlediği kötülüklerin cezasız kalmayacağı korkusu, onu kötülüklerden tamamen alıkoyar. Değil kötülük yapmak, tersine elinden geldiğince herkese iyilik yapmaya, faydalı olmaya çalışır.
Her Müslüman’ın, Allah’ın en güzel vasıflarla nitelenmiş, noksan sıfatların hepsinden de arınmış olduğuna inanması farzdır.
Allah’ın sıfatları şunlardır:
Vücud: Bu sıfat Allah’ın var olduğunu ifade eder. Allah’ın yok olduğunu iddia etmek, kâinatı ve içindeki varlıkları inkâr etmeyi gerektirir. Çünkü her şeyi yaratan ve var eden O’dur.
Kıdem: Allah’ın varlığının başlangıcı olmaması, ezeli olması demektir. Yani O, önce yok iken, sonradan var olmuş değildir. Hep vardır.
Beka: Allah’ın varlığının sonu olmaması, ebediyen var bulunması demektir.
Muhalefetün li’l-havâdis: Allah’ın, yaratılmış varlıklardan hiçbirine benzememesi demektir.
Allah’ın ne zâtı, ne de sıfatları kendi yarattığı varlıklara benzemez.
Kıyam binefsihi: Allah’ın, başka hiç bir varlığa ve hiçbir alan ve mekâna muhtaç olmadan kendi başına var olması demektir.
Vahdaniyet: Allah’ın Bir olması, ortaksız bulunması demektir.
Allah’ın varlığını kabûlden sonra en önemli iman esası, tevhid yani Allah’ın birliği inancıdır. Tevhid inancı olmadan Allah’a imanın bir mânâsı ve değeri yoktur.
Hayat: Cenâb-ı Hakk’ın hayat sahibi olmasıdır.
İlim: Allah’ın her şeyi bilmesi, ilminin her şeyi kuşatması demektir.
İrade: Allah’ın bir şeyin şöyle olup da böyle olmamasını dilemesi; her şeyi dilediği gibi belirleyip tesbit etmesi demektir.
Kudret: Hak Teâlâ’nın varlıklar üzerinde irade ve ilmine uygun olarak tasarruf etmesi, her şeyi yapmaya ve yaratmaya gücü yetmesi demektir.
Tekvin: İcad ve yaratma demektir. Tekvin’i, (yok) olan bir şeyi yokluktan çıkarmak, var etmek diye açıklamışlardır.
Sem’ ve Basar: Allah’ın her şeyi işitip, her işi görmesi demektir.
Kelâm: Allahü Teâlâ’nın harfe ve sese muhtaç olmadan konuşması demektir.
Allah’ın peygamberlerine bildirdiği vahiyler, onlara indirdiği kutsal kitaplar, yarattığı varlıklara hissettirdiği ilhamlar, hep O’nun kelâm (konuşma) sıfatının bir tecellisidir.
|