lovepowerman
[lovepowerman]
lovepowerman
Kayıt Tarihi: 13.09.2010
İleti Sayısı: 2.590
Şehir: İzmir
Durum: Forumda Değil
E-Posta Gönder
Web Adresi
Özel ileti Gönder
|
Konu Tarihi: 28.03.2011- 20:21
SEFAAT İZNİ
Kur’an, şefaat olayının daha çok Âhiretteki durumunu anlatmaktadır. “...O’nun izni olmadan, O’nun katında şefaat edecek kimdir?...” (2/Bakara, 255) âyeti, eğer Allah (c.c.) izin verirse başkalarının da şefaat isteğinde bulunabileceği anlamına geldiği gibi; müşriklerin şefaat umdukları bütün putlar ve benzerleri asla şefaatçi olamazlar, çünkü Allah (c.c.) onlara böyle bir yetki vermemiştir manasına da gelir. Yûnus Sûresi 3. âyette de benzer ifadeleri görüyoruz. Allah (c.c.) , kendi katından ahid (söz) almışlara (19/Meryem, 87), Hakka şâhidlik edenlere (43/ Zuhruf 86), dilediği ve râzı olduğu kimselere (53/Necm 26) şefaat etmeleri için izin vermektedir.
Âhirette Kimsenin Şefaati Fayda Vermez: Bir âyette, mü’minlere mallarından ‘infak’ etmeleri emrediliyor. Bu infakın, hiç bir dostluğun veya şefaatin olmadığı Âhiret günü gelmeden önce gerçekleşmesi gerekir (2/ Bakara, 254). Bu ifade şefaat izniyle çelişmiyor. Esasen kullara şefaat edecek olan, onları kurtaracak olan Allah (c.c.)’tır. O’nun şefaatinin dışında hiç bir şey fayda vermez. Kişi başkalarının yapacağı şefaate güvenmemelidir. Fakat Rabbimiz dünyada veya Âhirette şefaat için bazı kullarına izin verebilir. İnkâr edenlere ve Hakk’tan yüz çevirenlere hiç bir şefaatçinin şefaati fayda vermez (2/Bakara, 48, 123).
Tapınılan Sahte Tanrıların Asla Şefaati Olmaz: Allah (c.c.) inkârcılara, puta tapanlara şöyle soruyor: “Yoksa onlar Allah (c.c.)’tan başka şefaatçiler mi edindiler?” (39/Zümer, 43). Bazıları kendilerine şefaatçi olsunlar diye putları, Allah (c.c.)’ın dışındakileri ilâh edinirler (10/Yûnus, 18). Ancak bu putlar onlara asla şefaat edemeyecektir (30 Rum/13; 6/En’am/94). O inkârcıların ve dünyada iken İslâm’dan yüz çevirenlerin ne yardımcıları ne de bir şefaatçileri vardır (6/En’am, 51, 70; 32/Secde, 4). Kendilerine şefaat edecek kimsenin olmadığını kendi ağızlarıyla itiraf ederler (26/Şuarâ, 100). Allah (c.c.)’ın dâvetine uymayıp Kitap’tan yüz çevirenler o gün "bize şefaat edecek bir şefaatçi yok mudur?" diye yalvaracaklar, veya dünyaya geri dönmeyi arzu edecekler (7/A’râf, 53).
Kur’ân-ı Kerim, Allah (c.c.)’a şirk koşulan şeylerin/putların şefaat yetkisine sahip olmadıklarını vurgular (5/Mâide, 72, 94; 7/A’râf, 53; 10/Yûnus, 18). Müşrikler, bir yandan Allah (c.c.)’a şirk koşuyorlar, bir yandan da koştukları ortakların Allah (c.c.) katında mutlaka şefaat edeceklerini iddia ediyorlardı. Kur’an’ın reddettiği şefaat, Allah (c.c.)’ın iznine bağlamadan birtakım varlıklardan beklenilen ve istenilen şefaattir. Yoksa Yüce Allah (c.c.)’ın, bizzat kendi yetkisinde olan şefaat nimetini, sevdiği bazı kullarına ihsan edeceğini Kur’an açıklamaktadır. Yine Kur’an’dan anlaşılmaktadır ki, kâfirler için şefaat söz konusu değildir. Yine kendisine şefaat izni verilen şefaatçi, öyle herkese şefaat talebinde bulunamaz; Ancak Allah (c.c.) katında iyi kimseler için şefaat konusunda aracılık yapabilir (20/Tâhâ, 109; 53/Necm, 26).
Kur’an’daki birçok âyet, Haşir gününde şefaatte bulunma fiilini reddeder (2/Bakara, 48, 123, 254). Başka âyetlere göre ise, bu dünyada işledikleri kötü ameller nedeniyle âhirette cezalandırılmaktan şefaatçileri sayesinde kurtulacaklarını düşünenler, Haşir günü telâkkilerinin yanlış olduğunu anlayacaklardır (6/En’am, 94; 7/A’râf, 53; 26/Şuarâ, 100; 30/Rûm, 13; 74/Müddessir, 48). Bu tür âyetler, mahşerde adâlet ilkesinin sıkı sıkıya uygulanacağını ve herkesin kendi fiillerinin sorumluluğunu yükleneceğini ifade etmektedir. Kur’an, şefaatin Allah (c.c.)’ın izin ve müsaadesine bağlı olduğunu belirtir (2/Bakara, 254, 255; 10/Yûnus, 3; 20/Tâhâ, 109; 34/Sebe’, 23).
Allah (c.c.)’ın en seçkin kulları melekler ve peygamberlerin bile Allah (c.c.) izin vermeden şefaatleri sözkonusu değildir (53/Necm, 26). Ancak mü’minler için bir hak olan şefaat (44/Duhân, 41; 74/Müddessir, 48), sadece Allah (c.c.)’a ait olup (6/En’am, 51; 32/Secde, 4), O’ndan başkası şefaat edemez, ama başkasına, şefaatte bulunmak müsaadesini vermek suretiyle Allah (c.c.) şefaat eder. 20/Tâhâ, 109; 21/Enbiyâ, 28, 53/Necm, 26 âyetlerinde şefaat iki şarta bağlanarak, Allah (c.c.)’ın, kendisi için şefaat dilenilen kimsenin kavlinden hoşnut olması ve şefaat ediciye de şefaat için izin vermesi halinde bu yoldan istifade edilebileceği anlatılır.
Üçüncü mesele; şefaate ulaşamayacak insanların kimler olduğudur. Bu insanları Kur’an bize şöyle tanıtıyor: “Dünya hayatını ve onun güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılı-ğını tam olarak veririz ve onlar orada hiçbir eksikliğe de uğratılmazlar. İşte onlar, âhirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir. Hâlen yapmakta oldukları şeyler zaten bâtıldır.” (11/Hûd, 15-16)
Dünyayı ve güzelliklerini arzulayıp onun için çalışıp çırpınanlar, dünyada yaptıklarının karşılığını eksiksiz olarak alacaklardır. Kazandıklarıyla Allah (c.c.)’a şükretmeleri, O’nun yolunda infakda/harcamalarda bulunmaları gerekirken; ölümü, âhireti unutarak dünyanın geçici zevklerine aldananları ölüm yakaladığı zaman onlar için ateşten başka bir şey yoktur. Onlar kazandıklarıyla nefislerine zulmetmiş, kendilerini helâke sürüklemişlerdir.
“Ey Muhammed! Onları yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları, yaklaşan kıyamet günü ile inzâr et/uyar. Zâlimlerin ne bir dostu, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçisi olur.” (40/Mü’min, 18)
“Ey iman edenler, alışverişin, dostluğun ve şefaatin olmayacağı gün gelmeden evvel, sizi rızıklandırdıklarımızdan infak edin. Kâfirler, onlar kendilerine yazık edenlerdir.” (2/Bakara, 254).
Onlar Kitabın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Sonuç gelip çattığı gün, önceleri onu unutmuş olanlar, 'Rabbimizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği bildirmişti, şimdi bize şefaat edecek var mı ki, şefaat etsin; yahut geriye döndürülsek de yaptıklarımızın başka türlüsünü yapsak' derler. Doğrusu uydurdukları şeyler onları bırakıp kaçmışlardır.” (7/A’râf, 53).
“Koştukları ortakları, artık şefaatçileri değildir. Ortaklarını inkâr ederler.” (30/Rûm, 13).
“Orada putlarıyla çekişerek, 'vallahi biz apaçık sapıklık içerisinde idik, çünkü biz sizi âlemlerin rabbine eşit tutmuştuk, bizi saptıranlar ancak suçlulardır. Şimdi bizim için ne bir şefaatçi var, ne de yakın bir dost. Keşke geriye dönüşümüz olsaydı da, iman edenlerden olsaydık' derler.” (26/Şuarâ, 97-102).
Şefaati, bir kimseyi azaptan kurtarmak için Allah (c.c.)’a aracı olmak şeklinde düşünürsek; bu, olmayacak bir şeydir. Hiç kimsenin bir başkasını azaptan kurtarmaya yetkisi olmadığı gibi gücü de yoktur. Bir çok hadis-i şerifte geçtiği gibi Peygamberimiz (s.a.s.) ümmeti için şefaat etmeye izinlidir. O, mü’minlerin günahlarının bağışlanması için Allah (c.c.)’a dua etmiştir ve Ahirette yine dua edecektir (Müslim, Cenâiz 102-103, Hadis no: 974, 2/669). “Her peygamberin kabul edilen bir duası vardır. Diğer peygamberler o duayı yapmakta acele ettiler. Ben ise bu duamı Kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım. Ona, ümmetimden şirk koşmayanlar kavuşacaklardır.” (Buhârî, Deavât 1, 8/82; Müslim, İman 334-342, Hadis no: 198-199, 1/188; İbn Mâce, Sünnet 37, Hadis no: 4307, 2/1440; Tirmizî, Deaavât 141; Kütüb-i Sitte, 14/403).
“Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir.” (Ebû Dâvud, Sünnet, Hadis no: 4739, 4/236; İbn Mâce, Zühd 37, Hadis no: 4310, 2/1441; Tirmizî, Kıyame 11, Hadis no: 2435, 4/625). Bunlara benzer bir çok hadiste Peygamberimiz'in şefaat izni olduğunu görmekteyiz. Bu şefaat elbette onu hak edenler içindir.
Şefaat için Kuran'da 206 adet sonuç bulunmuştur.
Diyanet Meali - el-BAKARA : 48. Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah (c.c.) izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz.
Diyanet Meali - el-BAKARA : 123. Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler.
Diyanet Meali - el-BAKARA : 255. Allah (c.c.), O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.
Diyanet Meali - el-EN'ÂM : 70. Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah (c.c.)'tan başka ne dost vardır, ne de şefaat çı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır.
Diyanet Meali - el-EN'ÂM : 94. Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız. Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız şefaat çılarınızı da yanınızda göremeyeceğiz. Andolsun, aranız açılmış ve (tanrı) sandığınız şeyler sizden kaybolup gitmiştir.
Diyanet Meali - el-A'RÂF : 53. (Fakat onlar), Onun tevilinden başka bir şey beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bizim şefaat çılarımız var mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler (putlar) da kendilerinden kaybolup gitti.
Diyanet Meali - YÛNUS : 3. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah (c.c.)'dır. Onun izni olmadan hiç kimse şefaat çı olamaz. İşte O Rabbiniz Allah (c.c.)'tır. O halde O'na kulluk edin. Hâla düşünmüyor musunuz!
Diyanet Meali - YÛNUS : 18. Onlar Allah (c.c.)'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah (c.c.) katında bizim şefaat çılarımızdır, diyorlar. De ki: "Siz Allah (c.c.)'a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ! O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir."
Diyanet Meali - MERYEM SURESI : 87. O gün Rahmân (olan Allah (c.c.))'ın nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefâat a güçleri yetmeyecektir.
Diyanet Meali - TAHA SURESI : 109. O gün, Rahmân'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaat i fayda vermez.
Diyanet Meali - el-ENBİYÂ : 28. Allah (c.c.), onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah (c.c.) rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!
Diyanet Meali - eş-ŞUARÂ : 100. ''Şimdi artık bizim ne şefaat çilerimiz var''.
Diyanet Meali - er-RÛM : 13. (Allah (c.c.)'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaat çı çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.
Diyanet Meali - es-SECDE : 4. Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde (devirde) yaratan, sonra arşa istivâ eden Allah (c.c.)'tır. O'ndan başka ne bir dost ne de bir şefaat çınız vardır. Artık düşünüp öğüt almaz mısınız?
Diyanet Meali - el-AHZÂB : Medine'de nâzil olmuştur. 73 (yetmişüç) âyettir. "Ahzâb", "hizb"in çoğuludur. Topluluk, gurup, bölük, parti gibi mara gelir. Her gün mutad olarak devam edilen dua demetine, Kur'an cüzünün dörtte birine de hizip denir. Bu sûrede, müslümanlara karşı savaşmak üzere birleşen Arap kabilelerinden bahsedildiği için, bu isim verilmiştir. (Rivayete göre, bir takım ileri gelen müşrikler "Uhud" savaşından sonra Medine'ye gelmişler, münafıkların lideri Abdullah b. Übeyy'in evine misafir olmuşlardı. Hz. Peygamber bunlara, kendisiyle görüşmek üzere emân vermişti. Bu görüşme esnasında Resûlullah'a: Sen bizim taptıklarımızı diline dolamaktan vazgeç, "onlar menfaat sağlayabilir, şefâat edebilir" de, biz de seni Rabbinle başbaşa bırakalım, dediler. Orada bulunan müslümanların canları sıkıldı, onları öldürmek istediler. Bunun üzerine, verilmiş olan emânın bozulması konusunda Allah (c.c.)'tan korkmalarını ve kâfirler ile münafıkların sözlerine boyun eğmemelerini, Resûlullah'ın şahsında müminlerden isteyen 1. âyet nâzil oldu.
Diyanet Meali - SEBE' : 23. Allah (c.c.)'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefâat i fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.
Diyanet Meali - YÂSÎN : 23. "O'ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah (c.c.), eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefâat i bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar."
Diyanet Meali - ez-ZÜMER : 43. Yoksa onlar Allah (c.c.)'tan başkasını şefaat çılar mı edindiler? De ki: Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (Şefaat çı edineceksiniz)?
Diyanet Meali - ez-ZÜMER : 44. De ki: Bütün şefâat Allah (c.c.)'ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.
Diyanet Meali - el-MÜ'MİN: 18. Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o onda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaat çısı vardır.
Diyanet Meali - ez-ZUHRUF: 86. Allah (c.c.)'ı bırakıp da taptıkları putlar, şefâat edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır.
Diyanet Meali - en-NECM : 26. Göklerde nice melek var ki onların şefaat leri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah (c.c.)'ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.
Diyanet Meali - el-MÜDDESSİR : 48. Artık şefaat çilerin şefaat i onlara fayda vermez.
|