phpKF - php Kolay Forum  
Ana Sayfa  |  Yardım  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
Forumunuz Hayırlı olsun yenilendi

Resim Ekleme

Bu Sayfadaki Bilgiler 04/05/2007 tarihli ve 5651 sayılı
Bu Sayfadaki Bilgiler 04/05/2007 tarihli ve 5651 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun" Uyarınca Gerekli Durumlarda İletişim Sağlanabilmesi İçin Eklenmiştir. Lütfen Gerekli Durumlarda Kullanınız... İbrahim uzun Esatpaşa mah 3.demiryollu 1201.sk no:28 menemen/izmir/Türkiye email :Uzun_70@hotmail.com
Forum Ana Sayfası  »  İslam Tarihin den Seçmeler
 »  ALTIN SÖZLER

Yeni Başlık  Cevap Yaz
ALTIN SÖZLER           (gösterim sayısı: 1.552)
Yazan Konu içeriği

boşluk

admin
[lovepowerman]
Site Kurucusu

Kullanıcı Resmi

Kayıt Tarihi: 08.09.2010
İleti Sayısı: 226
Şehir: İzmir
Durum: Forumda Değil

E-Posta Gönder
Web Adresi
Özel ileti Gönder

Konu Tarihi: 30.05.2011- 20:31
Alıntı yaparak cevapla  



ABDEST
Allah Resulü bir gün Ashabdan Sad bin Ebi Vakkası suyu bol bol dökünerek abdest alırken gördü ve ona sordu:
Bu israf nedir ki?
Abdestte de israf olur mu ya Resulallah?
Evet, akan bir nehrin kıyısında bile abdest alsan, suyu bol bol harcadın mı israf olur.
(İbn-i Mace)

Demek, Müslüman her hareketinde ölçülü ve tutumlu olmak zorundadır. Bilhassa, bütün insanların faydalandığı doğal kaynakların kullanımında, savurganlıktan şiddetle kaçınmalıdır.
ACİZ

Resulallah Sallallâhü Aleyhi Vessellem şöyle buyurmuştur: "Akıllı, nefsini kontrol eden ve ölümden sonraki hayat için çalışan kimsedir. Âciz, (işin sonunu düşünmeyen câhil kişi ise) nefsinin arzûlarına uyup Allah'tan afv temennî eden kimsedir."

(Tâc 5/212)

Akıl iç içe karışık bir halde bulunan şeyleri çözen bir âlettir. Ve büyük bir nimettir. İnsan aklı ile hadiselerin içine dalar. Mahiyetlerini görür. Yapacağı işlerin âkıbetini düşünür. Tedbirlerini alır, ondan sonra harekete geçer. Âciz olan yanî beceriksiz ve ahmak kimse ise neticesini düşünmeden işe girişir ve zarar eder.

Neyin faydalı ve neyin zararlı olduğunu bildirip gösteren dindir. Anlayıp ayırt eden de akıldır. Akıl nakle dayanarak hareket ettiği müddetçe yanılmaktan kurtulur. Ve böyle bir aklı selim daimâ doğruyu bulur. Zirâ akıl bazen hisse mağlup olur ve doğruyu bulamaz. Öyle ise akla düşen dînî hakikatlere, dînin emir ve yasaklarına hak vermek, meselelerin sadece dış yönlerine bakarak hüküm vermemek, ilk planda anlamadığı meselelerin hikmetlerini düşünmek, hikmet ve mahiyetlerini anlayamadığı hususları tenkit etmemektir. Bu hâl, yâni aklın haddini bilip sınırını aşmaması, onun kemal derecesindeki mertebesini gösterir.

Akıllı kimse, nefsini hesaba çeken, nefsine itimat etmeyen ve ona yüz vermeyen kimsedir. Allah'ın haramlarından ibaret olarak koyduğu hudutlara yaklaşmayan, hatta şüpheli şeyleri bile terk eden, helal dairesi dışına çıkmayan ve çalışmasını âhirete göre ayarlayan kimsedir.

Âciz, yani ahmak ise nefsine itimat eden, onu keyfince yaşamada serbest bırakan; bununla birlikte Allah'tan kendisini affetmesini bekleyen kimsedir. İtaat etme hususunda kendisine cimrilik yaptığı Allah'tan, rahmetiyle cömertlik yapmasını bekleyen kimsedir. Halbuki hiç cimrilik tohumu atılıp da cömertlik meyvesi derlenir mi? Âciz kimse kafası çalışmadığından bir kukladır, bir maşadır. Nefsi ve arkadaşları ne derlerse onu yapar. Nefsi ve kötü arkadaşları ise onu kötü yola sürükler; zararı fayda, faydayı da zarar olarak gösterir ve onu yoldan çıkarırlar. bu durumda insana düşen kendisini ve hareketlerini sık sık kontrol etmesidir.

Öyle ise insan istikbâlde kendisi için zararlı olan şeyleri ve kendisine kötü arkadaşlık yapacak amelleri yapmamalı. Âhirette onlar yüzünden hesaba ve azaba maruz kalacağı işlerle uğraşmamalı. Aksine, ölümden sonraki hayatta refakatinde bulunup kendileriyle ünsiyet edeceği ve onlar yüzünden emniyet içerisinde kalacağı faydalı şeylerle uğraşmalıdır.
ACLIK
İnsanların en aç olanı, ilme istekli kimsedir.
En tok olanı da, ilme hiçbir istek ve ilgi duymayandır.
(Ebu Nuaym)

Bu peygamber hadîsinde, müminler, ilme ve bilgiye karşı aç olmaya ve istek duymaya özendirilmektedir.
Öğrenmeye isteksiz ve ilgisiz olmak ise, kötü bir tokluk halidir. İlme tok olmak, insanı cehalette kalmaya mahkum eder. İlerlemeyi önler.
Gelişmeyi engeller.
AFFETMEK
Dilleriyle söylemedikleri ve eyleme dönüştürmedikleri sürece, Allah, ümmetimin kalbinden geçirdiği menfi düşünceleri bağışlamıştır.
(İbn-i Mace)

Burada ifade edilen husus, dille söylenmeyen veya elle işlenmeyen, sadece düşüncede kalan günahlar hakkındadır. İnsan dilini ve elini o günahları işlemekten çektiği müddetçe, Allah, kalpten ve zihinden o günahların vesvese halinde geçmesini affetmiştir.
AHİRETTE AİLE DUYGUSU
Kişi, cennete girdiği zaman, Rabbinden anne ve babasını ve çocuklarını soracak.
Allah ona:
Onlar senin makam ve derecene ulaşamadılar ki! diye seslenecek.
O da:
Ya Rabbi! Ben hem kendim, hem de onlar için amelde bulundum, diyerek (şefaat edecek).
Bunun üzerine onların da ona katılması için Allah emir verecek.(Ramuz)

AKILLI
Resulallah Sallallâhü Aleyhi Vessellem şöyle buyurmuştur: "Akıllı, nefsini kontrol eden ve ölümden sonraki hayat için çalışan kimsedir. Âciz, (işin sonunu düşünmeyen câhil kişi ise) nefsinin arzûlarına uyup Allah'tan afv temennî eden kimsedir."

(Tâc 5/212)

Akıl iç içe karışık bir halde bulunan şeyleri çözen bir âlettir. Ve büyük bir nimettir. İnsan aklı ile hadiselerin içine dalar. Mahiyetlerini görür. Yapacağı işlerin âkıbetini düşünür. Tedbirlerini alır, ondan sonra harekete geçer. Âciz olan yanî beceriksiz ve ahmak kimse ise neticesini düşünmeden işe girişir ve zarar eder.

Neyin faydalı ve neyin zararlı olduğunu bildirip gösteren dindir. Anlayıp ayırt eden de akıldır. Akıl nakle dayanarak hareket ettiği müddetçe yanılmaktan kurtulur. Ve böyle bir aklı selim daimâ doğruyu bulur. Zirâ akıl bazen hisse mağlup olur ve doğruyu bulamaz. Öyle ise akla düşen dînî hakikatlere, dînin emir ve yasaklarına hak vermek, meselelerin sadece dış yönlerine bakarak hüküm vermemek, ilk planda anlamadığı meselelerin hikmetlerini düşünmek, hikmet ve mahiyetlerini anlayamadığı hususları tenkit etmemektir. Bu hâl, yâni aklın haddini bilip sınırını aşmaması, onun kemal derecesindeki mertebesini gösterir.

Akıllı kimse, nefsini hesaba çeken, nefsine itimat etmeyen ve ona yüz vermeyen kimsedir. Allah'ın haramlarından ibaret olarak koyduğu hudutlara yaklaşmayan, hatta şüpheli şeyleri bile terk eden, helal dairesi dışına çıkmayan ve çalışmasını âhirete göre ayarlayan kimsedir.

Âciz, yani ahmak ise nefsine itimat eden, onu keyfince yaşamada serbest bırakan; bununla birlikte Allah'tan kendisini affetmesini bekleyen kimsedir. İtaat etme hususunda kendisine cimrilik yaptığı Allah'tan, rahmetiyle cömertlik yapmasını bekleyen kimsedir. Halbuki hiç cimrilik tohumu atılıp da cömertlik meyvesi derlenir mi? Âciz kimse kafası çalışmadığından bir kukladır, bir maşadır. Nefsi ve arkadaşları ne derlerse onu yapar. Nefsi ve kötü arkadaşları ise onu kötü yola sürükler; zararı fayda, faydayı da zarar olarak gösterir ve onu yoldan çıkarırlar. bu durumda insana düşen kendisini ve hareketlerini sık sık kontrol etmesidir.

Öyle ise insan istikbâlde kendisi için zararlı olan şeyleri ve kendisine kötü arkadaşlık yapacak amelleri yapmamalı. Âhirette onlar yüzünden hesaba ve azaba maruz kalacağı işlerle uğraşmamalı. Aksine, ölümden sonraki hayatta refakatinde bulunup kendileriyle ünsiyet edeceği ve onlar yüzünden emniyet içerisinde kalacağı faydalı şeylerle uğraşmalıdır. AKLI KULLANMAK
Kendisine aklını yerinde kullanmak becerisi verilen kimse, kurtuluşa ermiştir.
(Beyhaki)

Akıl, Allah;ın insana verdiği üstün bir cevher, büyük bir nimettir. Hayvanla insanı birbirinden ayırma aletidir.
İman çizgisinin dışına çıkan, nefsin hizmetine verilen akıl, insanı felakete atar, zarara sokar.
İnancıyla barışık kullanılan akıl ise, insanı kurtuluşa götürür. Şu halde, sadece akıllı olmak yetmez. Aklın imanla başa alınması, İslam;a uygun ölçüler içinde çalıştırılması şarttır.
ALDATMA
Birinizin yamalı bir elbise giymesi, kendisine güven duyuran bir görünüm vererek bedelini ödeyemeyeceği bir elbise alıp giymesinden daha iyidir.
(Müsned)

İslamda güven ve emniyet duygusu çok önemlidir. Mümin, emin yani güvenilir insandır. Hiç kimseyi aldatmaz, kimseye zarar vermez. Sözünü tutar. Kendine güven duyuran bir görünüm vererek, insanlardan geri ödeyemeyeceği imkanlar ve krediler koparmak büyük bir ihanettir. Böyle bir istismarcılık, mümine yakışmaz.
ALLAH SEVGİSİ
Resulallah Sallallâhü Aleyhi Vessellem şöyle buyurmuştur: "Allah'ı kullarına sevdirin ki, Allah da sizi sevsin (ve sevdirsin)"

(Taberânî)

Kâinatın yaratılışının mayası ve esası muhabbettir, merhamet ve şefkattir. Yani, Allah sevmiş ve merhamet etmiş ki kâinatı yaratmış ve mevcudâtın içine ve arasına muhabbet ve şefkat tohumlarını serpmiştir.

Muhabbetin temelinde bilmek ve tanımak vardır. Nitekim insan bilmediğini tanımaz ve sevmez. Tanıyıp sevmek ise onu merak edip lâyıkıyla öğrenmeye ve ona karşı ciddî alâka duymaya göredir. Öyle ise Allah sevgisini kalbine yerleştirmek isteyen kimse hakîkî mabut ve mahbûb olan Yüce Allah'ı imkânları nispetinde öğrenip tanımalı, O'na ait meseleleri merakla okuyup O'na alâka duymalı ve icraatını temaşa edip eserlerini tefekkürle seyretmelidir ki O mahbûba hakîkî hakkında marifet sahibi olup muhabbeti ve itâati artsın.

Madem sevmenin temelinde bilmek vardır. O halde Rabbimizi bilmeliyiz ki, O'nu sevebilelim. O'nun bilinmesi ve tanınması ise şu kâinatta her an yaptığı icraatı görmek, gösterdiği faaliyeti seyretmek, icraat ve faaliyetlerini anlatan Kur'an-ı Kerim'i okuyup anlamak, gerek Kuran;da, gerekse kâinatta hakikatlerin şerhini yapan ve hâdiselerin mânalarını anlatan Resul-i Ekrem Sallallâhü Aleyhi Vessellem'i tanımak ve O'nun yaptığı açıklamalarına kulak verip onları öğrenmekle mümkündür.

Rasûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem hadislerinde, çeşitli vesilelerle Cenab-ı Hak'k'ı bildirip tanıtmaktadır. Öyle ise insan da Yüce Rabbini bilip tanımalı, O'nu bilmeyenlere bildirip tanıtmalıdır. Emirlerini yerine getirmek, yasakladıklarından da uzak durmak sûretiyle Yüce Mevla'sını tanıyıp sevdiğini göstermelidir.

Cenâb-ı Hak, mümin kullârını fazl ü keremiyle sevmekte ve bu sevgisini, iltifat, rahmet ve ihsanlarıyla, hattâ kusurlarını yüzlerine çarpmamak sûretiyle göstermektedir.

Öyle ise kalp bizâtihî O'nu sevmeli ve O'nun nâmıyla diğer şeylere alâka duymalı. Dil de bizâtihî O'nu anlatmalı ve O'nun hesabıyla başkalarından söz etmelidir. Nitekim sahih bir Hadis-i Kutsi'de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

- Kulumun bana en sevimli gelen ibâdeti, beni anlatması ve benim namımla nasîhat etmesidir.

http://www.lovepowerman.net
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası  »  İslam Tarihin den Seçmeler
 »  ALTIN SÖZLER

Forum Ana Sayfası

Forum Yazılımı:   php Kolay Forum (phpKF)  ©  2007 - 2010   phpKF Ekibi

Love Power Man

 RSS Beslemesini Görmek için Tıklayın   RSS Beslemesini Google Sayfama Ekle   RSS Beslemesini Yahoo Sayfama Ekle