phpKF - php Kolay Forum  
Ana Sayfa  |  Yardım  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
Forumunuz Hayırlı olsun yenilendi

Resim Ekleme

Bu Sayfadaki Bilgiler 04/05/2007 tarihli ve 5651 sayılı
Bu Sayfadaki Bilgiler 04/05/2007 tarihli ve 5651 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun" Uyarınca Gerekli Durumlarda İletişim Sağlanabilmesi İçin Eklenmiştir. Lütfen Gerekli Durumlarda Kullanınız... İbrahim uzun Esatpaşa mah 3.demiryollu 1201.sk no:28 menemen/izmir/Türkiye email :Uzun_70@hotmail.com
Forum Ana Sayfası  »  DUALAR
 »  2- ZİKİR VE ÂDABI

Yeni Başlık  Cevap Yaz
2- ZİKİR VE ÂDABI           (gösterim sayısı: 1.150)
Yazan Konu içeriği

boşluk

lovepowerman
[lovepowerman]
lovepowerman

Kullanıcı Resmi

Kayıt Tarihi: 13.09.2010
İleti Sayısı: 2.589
Şehir: İzmir
Durum: Forumda Değil

E-Posta Gönder
Web Adresi
Özel ileti Gönder

Konu Tarihi: 28.08.2011- 15:55
Alıntı yaparak cevapla  


2- ZİKİR VE ÂDABI

Faziletli Olan Amelleri İşlemek

Bu ki, kendisine faziletli amellerden herhangi bir şey tebliğ edildiği zaman, o şeyin ehli olmak için, bir defa dahi olsa onunla insanın amel etmesi uygundur. Mutlak surette onu terk etmesi uygun değil; ondan müm­kün olanı yapmak gereklidir. Çünkü sıhhatında ittifak olan Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu hadîsi vardır.

"Size bir şey emrettiğim zaman, gücünüz yettiği kadar o şeyden yapın."[1]

Teşvik Ve Korkutma Ve Faziletler Hakkında Zayıf Hadislerle Amel Etmek

Hadîs âlimleri, fıkıh âlimleri ve diğer âlimler şöyle demişlerdir: Fazi­letlerle terğıb ve terhib (teşvik ve korkutma) konularında, hadîs uydurma olmadıkça zayıf hadîslerle amel etmek caizdir vemüstahabdır. Fakat ha­ram, helâl, aîış-veriş, nikâh, talak ve bunlardan başka konularda zayıf ha­dislerle amel edilmez; ancak sahîh yahud hasen hadîslerle amel edilir. O kadar var ki, ihtiyatı gerektiren bir yerde zayıf hadîsle amel edilebilir. Nitekim bazı şeylerin satışına yahud nikâha dair keraheti ifade eden zayıf hadîs­le ihtiyad bakımından amel edilir. Çünkü müstahab olan kerahetten ko­runmaktır: fakat bu vacib değildir.

Bu bülümü şu sebebden konu edindim: Çünkü bu kitabda hadîsler ge­lecektir. Onların sahîh, hasen yahud zayıf olduğuna işaret edeceğim ya­hud zühul veya başka bir sebebden sükût edeceğim. İstedim ki, bu kural, bu kitabın başlarında yerleşsin.

Zikir Halkasında Oturmak

Bil ki, zikir müstahab olduğu gibi, zikir ehlinin halkasında oturmak da müstahabdir. Bu husustaki deliller birbirini takviye etmektedir. Bu delil­ler, inşa-Allah yeri geldikçe gösterilecektir. Buna dair, İbni Ömer'in (Radı-yallahu Anhüma) naklettiği şu hadîs kâfi gelir:

2- Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

"Cennet bahçelerine uğradığınız zaman, otiaym (nasibinizi akn)" As-hab sordu: Yâ Resûlallah, cennet bahçeleri nedir? Hazreti Peygamber bu­yurdu:

"(Onlar) zikir halkalarıdır; çünkü Allah'ın gezip dolaşan melekleri var­dır, onlar zikir halkalarını ararlar. Bu zikir halkalarına geldikleri zaman, onları kuşatırlar.’’

3- Muaviye'den (Radiyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlül-lah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabından halka (çember) bir cemaat kar­şısında durup şöyle dedi:

"Niçin oturuyorsunuz?" Ashab: Oturduk Allah'ı zikrediyoruz, bizi İslâm'a ilettiğinden ve İslâm'la bize ihsan buyurduğundan O'na hamd edi­yoruz, dediler. Peygamber Salîallahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurdu: "Ancak bu iş için oturduğunuza Allah'a yemin eder misiniz? Dikkat edin, ben sizi suçlamak için size yemin verdirmiyorum; fakat bana Cibrîl gelip haber verdi ki, Allah sizinle beraber meleklere karşı övünüyor,"[2]

Ebû Saîd El-Hudrî ve Ebû Hureyre (Radıyallahu Anhüma) rivayet edil­diğine göre her ikisi Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyur­duğuna şahid olmuşlardır:

"Allah'ı zikretmek için oturan bir toplumu muhakkak ki, melekler çevreler ve rahmet onları kaplar; üzerlerine huzur iner ve Allah Teâlâ bun­ları, kendi katında olanlara (meleklere) anlatıp över."[3]

Kalb Ve Dil İle Zikir Etmek

Zikir, hem kalb ve hem de dil ile olur. Zikrin en faziletlisi, her ikisiyle birlikte yapılanıdır. Kalb ve dilden birisiyle yapıldığı takdirde, kalb ile yapı­lan zikir, yalnız dil ile yapılandan daha faziletlidir. Sonra riya olur zannın­dan korkarak kalb ve dil ile birlikte zikri terk etmek uygun düşmez. Doğru­su zikirle Allah rızasını gözeterek onu hem dil ve hem de kalb ile birlikte yapmaktır. Biz, Allah kendisine rahmet etsin, kitabın başlarından Fudayl'-dan anlattık ki, "insanlar için (görürler diye) ameli terk etmek riyâdir."

Eğer kişi, insanların kendisini murakabe etmesine bir kapı açarsa ve onların batıl zanlarının gelişinden kaçınırsa, o takdirde hayır kapılarının çoğunu kendisine kapamış ve dinin önemli işlerinden büyük bir kısmım aleyhine olarak kaybetmiş olur. Ariflerin yolu bu değildir.

5- Hazreti Aişe'den (Radıyalîamı Anha) rivayet edildiğine göre demiştir

"Namazdaki (yahud duadaki okuyuşunda) sesini yükseltme ve onda gizli de (okuyuş yapma, ikisi ortası olsun)." (Isrâ: 110) ayeti kerimesi, dua hakkında nazil olmuştur.[4]

Zikrin Fazileti Hangi Amellerle Kazanılır

Bil ki, zikrin fazileti tesbîh, tehlil, tahmîd, tekbîr ve [5] ve bunların benzerlerine bağlı değildir. Bunun doğrusu, Allah için iş yapan her itaatkâr, Allah Tealâ Hazretlerini zikredicidir. Saîd ibni Cübeyr (Radıyallahu Anh) ve diğer alimler böyle söylemişlerdir.

Atâ (Allah rahmet etsin) şöyle demiştir:

"Zikir meclisleri (toplantıları), helâl ve haramdan ibarettir: Nasıl sa­tın alırsın, nasıl satarsın, nasıl namaz kılarsın, nasıl oruç tutarsın, nasıl evlenirsin, nasıl boşarsm, nasıl hac yaparsın ve bunların benzeri şeylerdir."

Çok Zikredenler Kimlerdir?

Allah Tealâ Hazretleri şöyle buyurmuştur:

"Bütün müslim erkekler ve müslim kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, ibâdete devamlı erkekler ve kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevâzi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ka­dınlar, Allah'ı zikreden erkekler ve kadınlar... (işte) Allah bunlara büyük bir mağfiret ve mükafat hazırlamıştır."[6]

6- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre Resûlüllah (Sallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

"Müferridûn (her hallerinde Allah'ı zikredenler), öne geçmişlerdir."

Sahabîler dediler ki, müferridûn kimlerdir? ya Resûlallah? Resûlüllah: "Al­lah'ı çok zikreden erkekler ve kadınlardır." buyurdu.[7]

Bil ki, yukarda geçen Ahzab sûresinin 35. ayeti kerimesinin anlamı üzerinde, bu kitab sahibinin önemle durması gerekir. Bunun manasının tefsirinde ihtilâfa düşülmüştür. İmam Ebu'l-Hasen, İbni Abbas'dan (Radı­yallahu Anhüma) rivayetinde der ki, Allah'ı zikirden murad, namazlar sonunda, sabah ve akşam, yataklarda, uykudan her uyarımca, evden sabah çıkıp akşam dönüşte Allah'ı zikredenlerdir.

Mücahid de şöyle demiştir: Bir kimse, ayakta iken, otururken ve ya­tarken Allah'ı anmadıkça "Allah'ı çok zikreden erkeklerden ve kadınlardan" olmaz.

Atâ' demiştir ki, beş vakit namazların haklarını gözeterek onları kılan kimse, "Allah'ı çok zikreden erkekler ve kadınlar" hükmüne girer.

7- Ebû Saîd El-Hudrî (Radıyallahu Anh) hadîsinde, Resûlüllah Sal-lallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu varid olmuştur:

"Bir adam, geceleyin hanımını uyandırıpta beraber iki rekât namaz kılsalar (yahud herbiri iki rekât namaz kilsa şeklinde ravinin şekki var­dır), Allah'ı çok zikreden erkekler ve kadınlar arasına yazılırlar."Bu, meş­hur bir hadîstir.”[8]

Büyük İmam Ebû Amr ibni's-Salah'dan (Allah ona rahmet etsin) sorul­du ki, Allah'ı çok zikreden erkekler ve kadınlardan olmanın miktarı nedir? Dedi ki:

"Peygamberden sabit olan zikirleri, sabah-akşam, gece-gündüz, değişik .durumlarda ve bütün vakitlerde devam etmektir. Bu zikirler de, hadîs kitab-Iarının özel bölümlerinde "Gece ve gündüz yapılacak zikir ve dualar" baş­lıkları altında toplanmıştır. Bunlara devam edenler, "Allah'ı çok zikreden erkekler   ve   kadınlar"   dan   olurlar;   daha   doğrusunu   Allah   bilir.

Abdestsız Zikir Yapılması

Âlimler, abdestsiz, cünüb, hayız ve nifas halinde olanların hem dil ile, hem de kalb ile zikir yapmalarının cevazında ittifak etmişlerdir. Bu zikirler de, tesbîh (sübhânellah), tehlîl (lâilâhe illallah), tahmîd (Elhamdü lillâh), tekbîr (Allahu Ekber), Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e salât (Al-lahümme Salli Alâ Muhammed), dualar ve bunların benzerleridir. Ancak Kur'an okumak, cünüb olanlara, hayiz ve nifas halinde bulunan kadınlara haramdır. Bunlar, isterse az veya çok okusun, isterse âyetin bîr kısmını okusunlar, hüküm aynıdır. Bu kimselerin, telâffuz etmeksizin Kur'ân'i kalbden geçirmeleri caiz olduğu gibi, mushafa bakmak caizdir.

İmamlarımız şöyle demişlerdir.: Musibet ve felâket anlarında, cünüb ve hayız olanların

"înnâ lillâhi ve inna ileyhi râciûn

"Biz, Allah'dan geldik ve O'na döneceğiz."[9] demeleri ve vasıtaya binme zamanında:

"Sübhânellezî sahhara lenâ hazâ ve mâ künnâ lehû mukrinîn"

"Bu vasıtayı bizim hizmetimize veren, noksanlıklardan münezzehtir; biz buna güç yetirenler değiliz."[10] ve dua yerinde:

"Rabbena Âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil-âhireti haseneten ve kmâ azâbennâr

Rabbimiz, bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru,"[11] demeleri caizdir; bu okuyuşlarla Kur'am kasdetme-dikleri takdirde... Yine cünüb ve hayız olanlar, Kur'am kasdetmedikleri zaman, "Bismillah" ve "Elhamdü lillah" diyebilirler; zikri kasdetseler de, hiç bir kasıdları olmasa da eşittir, Kur'ân'ı kasdetmedikçe günahkâr olmazlar. Okunuşu neshedilen (kaldırılan) âyeti okumaları caizdir. Meselâ: "Eşşeyhu veşşeyhatü izâ zeneyâ fercümûhümâ

Yaşlı erkek ve yaşlı kadın zina yaparsa, onları recmediniz." gibi...

Bunlar, Kur'am kasdetmiyerek bir insana: "Huzi'lkitâbe bikuvvetin"

Kitabı kuvvetle al."[12]

Yahud:

"Udhulûhâ biselâmin âminin''

Girin oraya selâmet ve güven içinde oiarak."[13] demeleri haram olmaz.

Cünüb ve hayız olanlar, su bulamadıkları zaman teyemmüm ederler ve böylece Kur'an okumaları caiz olur. Bu teyemmümden sonra abdesti bozan hal olursa, onların kur'an okumaları haram olmaz. Nitekim gusül yaptıktan sonra abdesti bozulan kimsenin Kur'an okuyabilmesi de böyledir. (Ancak bu durumlarda Kur'ana yapışılmaz. Kur'ana tutmak için taharet (abdestli) üzere bulunmak şarttır.) sonra, ister yolculuk halinde ve ister ikâmet halinde olsun, suyun yokluğundan dolayı teyemmüm olmasında bir fark yoktur; teyemmümden sonra (cünüb ve hayız) Kur'an okuyabi­lir, teyemmüm arkasından abdesti bozulsa bile...

İmamlarımızdan biri demiştir ki, (Cünüb veya hayız) eğer ikâmet ha­linde ise (seferi durumda değilse), bu teyemmümle namaz kılar ve ancak onunla namazda kur'an okuyabilir; namaz dışında Kur'an okuması caiz değildir. Fakat bunun doğrusu, yukarda söylediğimiz gibi her iki halde de Kur'an okumanın caiz olmasıdır; çünkü teyemmüm gusül yerindedir.

Eğer cünüb olan kimse teyemmüm etse ve sonra su görse, o suyu kullan­ması (onunla gusletmesi) gerekir. Çünkü gusletmedikçe ona Kur'an okuma haram olduğu gibi, cünub olana haram olan her şey buna da haram olur.

Eğer bu kimse teyemmüm edip namaz kılsa ve Kur'an okusa, sonra abdestsizlikten yahud başka bir farzdan dolayı yahud bunlardan başka bir iş için teyemmüm etse, Kur'an okumak ona haram olmaz.

Sahîh ve muhtar olan mezheb budur; fakat bir kısım âlimlerimizin bu­rada ayrı bir görüşü vardır ki, o da Kur'an okumasının haram oluşudur. Bu görüş zayıftır. Ancak bir cünüb su bulamadığı gibi, teyemmüm ede­cek toprak cinsi bulamazsa, bulunduğu hal üzere, vakte hürmet için na­maz kılar; fakat namaz dışında Kur'an okumak ona haram olur, namaz İçinde de, Fatiha sûresinden ziyade okuması da haramdır.

Bu durumda olan kimsenin Fatiha okumasının haram olup olmadığı hususunda iki görüş vardır. Bu iki görüşten sahîh olanı Fatiha sûresinin okunması haram değil, vacibdir. İkinci görüşe göre, Fatiha'yı okumak haramdır; ancak Kur'an okuyamayan bir kimsenin söyleyebildiği zikirler yapılır.

Konumla ilgili olduğu için bu fıkıh meselelerim burada Özet olarak anlattım; yoksa fıkıh kitablarında delillere dayalı daha bir çok tamamla­yıcı bilgiler vardır, daha iyisini Allah bilir.


Zikir Yapanın Takınacağı Tavır


Zikir yapanın en mükemmel vasıfları takınması gerekir: Bir yerde otu-ruyorsa, kıbleye yönelir. Başını eğerek sükûnet ve vakarla, huzur ve huşu ile oturur. Eğer bu hallere riayet etmeyerek zikir yapılırsa caizdir ve bunu yapan hakkında bir kerahet olmaz. Fakat özürsüz olarak böyle bir dav­ranışla en faziletli hal terk edilmiş olur. Bu hususta kerahet olmadığına delil, Allah Tealâ Hazretlerinin şu âyetidir:

"Gerçekten göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişip durmasında, akıl sahibleri için (Allah'ın kudret ve azametine delâlet eden büyük nişanlar ve) alâmetler vardır. Ayakta iken, otururken, yatarlar­ken Allah'ı zikredenler ve göklerle yerin yaratılışı üzerinde düşünen­ler.. .”[14]

8- Hazreti Aişe (Radıyallahu Anha) şöyle demiştir:

"Ben hayız halde iken, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kucağı­ma yaslanıp Kur'an okurdu."[15] Bir rivayette de: "Ben hayız iken, Pey­gamberin başı kucağımda idi." şeklindedir.[16]

Yine Hazreti Aîşe'den (Radıyallahu Anha) şöyle dediği nakledilmiştir: "Ben divan üzerine yaslanırken (yatarken) hizbimi [17]adet edindiğim ez-kârımi) okurum."


Zikir Yeri Nasıl Olmalıdır?


Zikir yapılan yerin, insanı meşgul edecek şeylerden boş olması ve te­miz bulunması gerekir. Çünkü bu, anılana (Allah'a) ve zikre hürmet ba­kımından daha büyük saygı, ifâde eder. Bunun için, mescidlerde ve şe­refli yerlerde zikir övülmüştür.

Büyük İmam Ebû Meysere'den (Radıyallahu Anh) nakledildiğine gö­re şöyle demiştir: "Allah Teâlâ, ancak pâk yerde zikredilir"

Zikir yapanın ağzının da temiz olması uygundur; eğer ağzında deği­şiklik varsa, onu misvak (fırça) ile temizler. Bedeninde veya ağzında pis sayılan bir şey varsa, onu su ile yıkayarak giderir. Böyle bir halde zikir yapmak mekruh ise de haram değildir.

Ağzında (İçki gibi) pislik varken Kur'an okumak mekruhtur. Haram olduğu hususunda iki görüş var; sahîh olanı haram olmayıştır.


Zikir Yapılmayan Yerler


Bil ki, zikir, şeriatın istisna ettiği haller dışında bütün ahvalde iyidir. Zikirlerin bablarında geleceklere bir işaret olmak üzere biz burada bir kıs­mını anlatacağız. Zikrin yapılmaması gereken yerler:

Büyük-küçük abdest bozarken, cinsî münâsebet halinde iken, hatibin sesini duyan kimse için hutbe okunurken, namaza durulduğu zaman an­cak Kur'anla meşgul olunur; meşru olan dualardan başkası namazlarda yapılmaz (yalnız rükû ve secdesi olmayan cenaze namazında yapılabilir), uyku bastırmışken zikir yapmak mekruhtur. Yolda ve hamamda mekruh olmaz. Daha doğrusunu Allah bilir...


Zikirden Maksad Kalbin Huzurudur


Zikirden maksad, kalbin huzurudur (kimin huzurunda ne yaptığını bil-mesidir). O halde zikir yapanın maksadı bu olmalı ve bunu elde etmeye düşkün bulunması gerekir. Zikir sözlerinin mânâ ve lafızları üzerinde dü­şünmeli ve mânâsını anlamalıdır. Kur'an okumakta mânâyi anlamak ge­rekli olduğu gibi, zikirde de bu gereklidir; çünkü ikisi de maksud olan ibâdet manasında müşterektirler. Bundan dolayı sahîh olan muhtar mez-hebde, zikir yapan kimsenin "Lâ İlahe İllallah "daki "Lâ" yi uzatması müstahab kabul edilmiştir; çünkü burada mânâyı düşünmek vardır. (Hayır, hayır, asla... Allah'dan başka ibâdet edilecek bir ilâh yoktur, şeklinde dü­şünülüp bilinmelidir.) Allah daha iyisini bilir.


Belirli Vakitlerde Yapılan Zikirler


Bir kimsenin gece yahud gündüz vaktinde yahud namaz sonunda ya hud herhangi bir halde zikirden bir vazifesi var da, onu yapmaya imkân bulamayıp kaçırmış olursa, onu ihmal etmeksizin imkân bulduğu zaman yerine getirmelidir. Çünkü o zikre devamı âdet edindiği zaman, onu ka­çırmak için bir sebeb çıkarmaz. Fakat onu kaza etmekte gevşeklik yapar­sa vaktinde de o zikri kaçırması kolaylaşmış olur.

9- Ömer İbni'l-Hattab (Radıyallahu Anh) Hazretlerinden rivayet edil­gine göre demiştir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle bu­yurmuştur:

"Kim okumasını âdet edindiği zikrini yahud ondan bir kısmını (gece­leyin yerine getirmeyip) uyur da sonra onu, sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa, geceleyin onu okumuş gibi kendisine sevab yazılır."'[18]


Zikrin Arasına Giren İşler Ve Haller


Zikir yaparken ânz olan hallerde, bu haller sebebiyle kişinin zikrini kesmesi iyi olur. Sonra engel durum ortadan kalkınca zikrine devam eder. Ânz olan hallerden bir kısmı şunlardır:

Kendisine selâm verildiği zaman, selâma karşılık verir ve sonra zikre döner. Yanında bir kimse aksırıpta "Elhamdü Lillâh" dediği zaman ona cevab olarak "Yerhamukellah" der sonra zikre döner. Cuma hutbesinin okunduğunu işittiği zaman, zikrini kesip onu dinler. Müezzinin ezan ve ikâmetini işittiği zaman, ona icabet eder (müezzinin kelimelerini tekrar­lar), sonra zikre döner. Kötü bir şey gördüğü zaman onu giderir yahud iyi bir işe delâlet edip onu yapar yahud bir şey öğrenmek isteyene cevab verir, sonra zikre döner. Yine uyku bastırdığı zaman yahud buna benzer çeşitli durumlar olduğu zaman hepsinde aynı şekilde hareket eder.


Zikrin Kabul Edilmesinin Şartı


Namazda ve namazın dışında meşru olan zikirler, ister vacib olsun­lar, ister müstahab olsunlar, kendi nefsine duyuracak kadar bir sesle te­lâffuz edilmedikçe, bunlar sayılmaz ve hesab edilmezler; ancak zikrede­nin kulağı sağlam olup bir arızası bulunmamalıdır.

Belli Bir Vakte Bağlı Olmaksızın Yapılan Zikrin Fazileti Hakkındaki Deliller

Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

"Kulun Allah'ı zikretmesi, diğer her şeyden daha büyüktür. "[19]

"İbâdetle beni zikredin, ben de size sevabım vereyim."[20]

"O Yûnus (peygamber) eğer tesbîh edenlerden olmasaydı, insanların öldükten sonra dirileceği (kıyamet) gününe kadar balığın karnında bekliyecekti."[21]

"(Melekler) gece gündüz (Allah'ı) tesbîh ederler, bıkmazlar. "[22]

"Allah'ı zikir her şeyden daha büyüktür." mealindeki âyeti kerime­yi, müfessirler şu marla tefsir etmişlerdir:

1- "Kulun Allah'ı zikretmesi, diğer bütün şeylerden daha büyüktür ve daha faziletlidir."

2- Katâde (Radıyallahu Anh) demiştir ki, bunun mânâsı "Allah"m zikrinde daha faziletli bir şey yoktur." demektir.

3- İmam Ferra' ve İbni Kuteybe şu manayı vermişlerdir.

"Allah'ı zikir, tesbîh ve tehlîldir. Bu da, kötü ve çirkin işlerden alı- . koyma bakımından en büyük şeydir."

4- İmam Vakıdî'nin naklettiğine göre, İbni Abbas (Radıyallahu An-hüma) şu mana ile tefsîr etmiştir: "Allah'ın seni zikretmesi (mükâfatlan­dırması), senin onu zikretmenden daha büyüktür."

Bu tefsirlerden anlaşılıyor ki, zikrin iki yönü vardır. Birisi kulluk gö­revi bakımından esas olan zikirdir. Kul için, gerçek manada Allah'ı anıp onu yüceltmesinden daha büyük bir fazilet olamaz. Diğeri de, yapılan bu zikir karşısında Allah'ın vereceği mükâfattır ki, bundan daha büyük bir şey olamaz. Nitekim bir kudsî hadîste şöyle varid olmuştur:

"Kulum beni, kendi nefsinde zikredince, ben de onu zâtımda zikre­derim (onu, mükâfatlandırırım). Beni bir topluluk içinde zikrederse, ben de onu, kendilerinden daha hayırlı olan toplulukta (melekler topluluğun­da) anarım." (Sarih ibni Allân'dan özet).


Her Zaman Ve Her Yerde Yapılabilecek Dualar Ve Zikirler

10- Ebû Hüreyre'den (Abdurrahman ibni Sahr'den Radıyallahu Anh) otuz kadar ifade ile nakledildiğine göre demiştir ki, Peygamber Sallalla­hu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:1' İki söz vardır ki onlar dile hafiftir­ler, terazide ağırdırlar; Rahman olan Allah'a sevimlidirler: (Bunlar:Sübhânelîâhi ve bihamidihî, SübhâneHâhil'azîmi)

"Allah'a hamd ederek O'nu noksanlıklardan tenzih ederim, Yüce Al­lah'ı tenzih ederim."[23]

11- Ebü Zer'üen (Radıyallahu Anh) bize rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şöyle buyurdu:

"Allah katında en sevimli olan sözü sana bildireyim mi? Allah'a en sevimli olan söz: (Sübhânelîâhi ve bihamdihî) dir." ve bir rivayette, de: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e soruldu, hangi söz daha faziletli­dir? Peygamber buyurdu: "Allah Tealâ'nın melekleri için yahud kulları için seçtiği şu sözdür: Sübhânelîâhi ve bihamdihî (Allah'a hamd ederek onu noksanlıklardan tenzih ederim).[24]

12- Semüre b. Cündeb'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallal­lahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Allah katında sözlerin en sevimlisi dörttür: Sübhânelîâhi, Elhamdü-lillâhi, Lâ ilahe iUallâhu, Allahu Ekber. Bunlardan hangisi ile (Zikre) baş larsan zarar vermez."[25]

Sübhânellah: Allah noksanlıklardan münezzehtir. Elhamdü Lillâh: Bütün hamdler (övgüler) Allah'a mahsustur. Lâ İlahe İllallah: Allah'dan başka mâbud (ilâh) yoktur. Allahu Ekber: Allah her şeyden yüce ve büyüktür. 13- Ebû Mâlik El-Eş'ârî'den rivayet edildiğine göre demiştir ki, Peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Seîlem şöyle buyurmuştur:

"Temizlik îmânın yansıdır; Elhamdü Lillâh (Hamd Allah'a mahsus­tur), sözü teraziyi doldurur; Sübhânellah (Allah noksanlıklardan münez­zehtir) ve Elhamdü Lillâh, sözleri göklerle arz arasını doldururlar (yahud doldurur)."[26]

14- Aynı kitabda müminlerin annesi Cüveyriyye'den (Radıyallahu An-ha) rivayet edilmiştir:

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir sabah vaktinde sabah na­mazı için Cüveyriyye'nin (Radıyallahu Anha) yanından çıktı; Cüveyriyye de namazgahında oturuyordu, (zikrediyordu. Sonra Cüveyriyye aynı na­mazgah üzerinde otururken (zikrederken) Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem kuşluk vakti (eve) dönmüş oldu. Bunun üzerine Peygamber efen­dimiz hanımına şöyle buyurdu:

"Bugün senden aynlalı beri hep bu hal üzere mi durdun?" Cüveyriyye:

- Evet, dedi. Buna karşılık Hazreti Peygamber:

"Ben senden sonra üç kerre dört kelime söyledim ki, eğer senin gün boyu söylediklerinle onlar tartılaydı, söylediklerine ağır basardı. (Üç kerre söylediğim sözler şunlardır):

(Sübhânellâhi vebihamdihî, adede haîgıhî ve rızâ nefsihî ve zînete arşihî ve midâde kelimâtihî).

(Allah'ın yaratıklarının sayısınca, Allah'ı noksanlıklardan tenzih ve O'na hamd ederim.

Allah'ın zâtının razı olacağı kadar, Allah'ı noksanlıklardan tenzih ve O'na hamd ederim.

Allah'ın arşının ağırlığınca, Allah'ı noksanlıklardan tenzîh ve O'na hamd ederim.

Allah'ın kelimelerinin miktannca, Allah'ı noksanlıklardan tenzîh ve O'na hamd ederim.)

Bir rivayette de şöyledir:

"Sübhânellâhi adede halgıhî, sübhânellâhi nzâ nefsihî, sübhânellâhi zînete arşihî, Sübhânellâhi midâde kelimâtihi).

(Allah'ın yaratıklarının sayısınca Allah'ı tenzih ederim, Zâtının rızâsın-ca Allah'ı tenzih ederim, Arş'ımn ağırlığınca Allah'ı tenzih ederim, kelime­lerinin mıkdarınca Allah'ı tenzih ederim.[27]

15- (Hazreti Peygamberin, müminlerin annesi Cüveyriyye'ye Radiyalia-hu Anha - öğrettiği) o sözlerin lâfzı şudur:

"Dikkat et, o söyleyeceğin sözleri sana öğreteyim:

"Sübhânellâhi adede halkını, Sübhânellâhi adede halkıhî, Sübhânellâhi adede halkıhî"

(Mahlûkatının sayıysmca Allah'ı noksanlıklardan tenzîh ederim), üç de­fa...

"Sübhânellâhi rıdâ nefsihî, Sübhânellâhi ndâ nefsihîT Sübhâneîlâhi ndâ nefsihî"

(Zâtının nzâsınca Allah'ı noksanlıklardan tenzîh ederim), üç defa...

"Sübhânellâhi zînete Arşihî, Sübhânellâhi zînete Arşihî, Sübhânellâhi zînete Arşihî"

(Arş'm ağırlığınca Allah'ı noksanlıklardan tehzîh ederim), üç defa...

"Sübhânellâhi midâde kelimâtihî, Sübhânellâhi midâde kelimâtihî, Sübhânellâhî midâde kelimâtihî"

(Kelimelerinin mikdarınca Allah'ı noksanlıklardan tenzîh ederim), üç defa..."[28]

16- Yine Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre demiştir ki, Peygam­ber Saîlallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

(Sübhânellahi velhamdü lillâhi velâ ilahe illallâhu vallâhu ekber) (Allah'ı teşbih ederim, Allah'a hamd olsun, Allah'dan başka ilâh yok­tur ve Allah her şeyden büyüktür) desem, bu benim için güneşin üzerine doğduğu her şeyden (bütün varlıklardan) daha sevimlidir."[29]

17- Ebû Eyyûb El-Ensarî (Radıyallahu Anh) Hazretlerinden nakledildi­ğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Şu sözleri on kerre söyleyen kimse, İsmâîl (Aleyhisselâm) evladın­dan dört kişiyi âzât etmiş gibi olur (o kadar sevabı kazanır):

"La ilahe illallahu vahdehû lâ şerîke hhülmülkü ve îehülhamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir”

(Allah'dan başka ilâh yoktur, yalnız. O vardır, ortağı yoktur. Mülk O-nundur, hamd O'nundur ve O, her şeye kadîrdir.)[30]

18- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Re-sûllüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Kim bir günde yüz defa:

"Lâ ilahe illallâhu vahdehû, lâ şerike leh, lehülmülkü ve lehüîhamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr"

(AHah'dan başka ilâh yoktur; yalnız O vardır. O'nun ortağı yoktur. O'nundur Mülk, O'nundur hamd. O, her şeye kadirdir), derse, onun için âzâd edilen on köle sevabı olur, ona.yüz iyiliğin sevabı yazılır ve ondan yüz günah silinir ve o gün akşamına girinceye kadar şeytandan korunması­na vesile olur. Bu kimsenin söylediklerinden daha faziletlisini hiç kimse getirmiş olmaz; ancak ondan daha fazla olarak (bu sözleri) söyleyen müs­tesna..."

Yine Peygamber (Aleyhissalâtü vesselam) buyurdu: "Kim günde yüz kerre:

"Sübhânellahi ve bihamdihî

(Allah'a hamd ederek O'nu noksanlıklardan tenzih ederim) derse, günahları deniz köprükleri kadar olsa bile hepsi silinir. "[31]

19- Cabir b.Abdullah'dan (Radıyallahu Ânhüma rivayet edildiğine gö­re, Cabir demiştir ki, Resûlüllah sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle bu­yurduğunu işittim:

Zikrin en faziletlisi, "Lâ ilahe illallah" (Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur), sözüdür."[32]

20-   Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyîe buyurmuşur:

"Rabbını zikreden kimse ile O'nu zikretmeyenin durumu, ölü ile diri gibidir. "[33]

Zikir yapan insan, hayat nuru ile nurlanmış ve hayırlı işleri işlemeye güç kazanmıştır. İç alemi de manevî duygu ve hasletlerle aydınlaşmış halde­dir. Zikirden mahrum olan kişi, haşarata yem olan ölü bir ceset gibidir. Hem duygusuzdur, hem de nursuzdur.

21- Sa'd b.Ebi Vakkas'dan )Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Bir Bedevi, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip dedi ki, Ba­na söyleyeceğim bir söz öğret. (Buna cevaben Peygamber) buyurdu:

"(Şunu) söyle:

"Lâilâhe illallâhu vahdehû , lâ şerîke lehû, Aîiahu ekberu kebıra, vel­hamdü lillâhi kesîra, ve sübhânellâhi rabbi'l-âlemin. Lâ havle velâ kuv­vete illâ billâhi'l-azîzi'l-hakîm."

(Allah'dan başka ilâh yoktur; yalnız O vardır. Allah'a çok hamd ol­sun, Alemlerin Rabbı olan Allah bütün noksanlıklardan münezzehtir. İbâ­det etmekte güç ve günahtan sakınmada kuvvet ancak Azîz, Hakîm olan Allah iledir.)"

A'rabî (Bedevi) dedi ki, bu sözler benim Rabbim içindir, benim için hangisi? (Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu: "(Şunu) söyle:

"Allâhümmeğfir lî verhamnî, vehdinî, verzuknî." (Allah'ım! Beni bağışla, bana merhamet et, bana hidâyet ver, bana rızık ver)."[34]

22- Sa'd b, Ebî Vakkas (Radıyallahu Anh) şöyle anlatmıştır:

Biz, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında idik. şöyle bu­yurmuştu: "Siz, hergün bin hasene (sevab) kazanmaktan acizmisiniz?’’ Meclisinde oturanlardan biri sordu:

- Bin hasene (sevab) nasıl kazanılır? Peygamber (s.a.v) buyurdu: "İnsan yüz teşbih (Sübhanellah) yapar da ona bin hasene yazılır ya-hud ondan bin günah düşürülür."[35]

23- Ebû Zerr'den (Radıyallahu Ânh) rivayet edildiğine göre, Resûlül­lah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Sîzden her birinizin âzâlan (organları) üzerinde bir sadaka (vermek) vardır: Her tesbîh bir sadakadır, her hamd bir sadakadır, her tehlîl (lâ ila­he illallah) bir sadakadır, her tekbîr (Allanu Ekber) bir sadakadır, iyiliği emretmek bir sadakadır, kötülükten alıkoymak bir sadakadır. Bunların hepsine de kuşlukta kılacağın iki rekât namaz kifayet eder."[36]

24- Ebû Musa El-Eş'ari'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine gö­re, demiştir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şöyle buyurdu:

"Cennet hazinelerinden bir hazine edinme yolunu sana göstereyim mi?" Ben, evet (göster) ya Resûlallah, dedim. Şöyle buyurdu:

"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh"

(İbâdete güç yetirmek ve günahlardan korunmak ancak Allah'ın kuv­veti iledir), söyle."[37]

25- Sa'd b. Ebi Vakkas dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, kendisi Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte bir hanımın ya­nına vardı ki, onun önünde teşbih çekmekte olduğu çakıl yahut çekirdek taneleri vardı. Hazreti Peygamber ona şöyle buyurdu:

"Dikkat et ey hanım! Sana şu yaptığından daha kolay yahud daha faziletli olan şeyi bildireyim mi?" dedi. Sonra buyurdu (Şöyle dersin):

"Sübhânellâhi adede mâ haleka fissemâi, Sübhânellâhi adede mâ haleka fi'larzı, Sübhânellâhi adede mâ beyne zâlike, Sübhânellâhi adede mâ hüve hâlikûn.

(Gökte yarattığı şeyler sayısınca Allah'ı noksanlıklardan tenzih ede­rim, yerde yarattığı şeyler sayısınca Allah'ı tenzih ederim, semâ ile arz ara­sında olanlar sayısınca Allah'ı tenzih ederim, yaratacağı şeyler sayısınca Allah'ı tenzih ederim. Allahu Ekber de bunun gibi, Elbamdü Lillâh da bunun gibi, Lâ ilahe illallah da bunun gibi, Lâ havle velâ kuvvete illâ bil­lâh bunun gibi), (söylersin)."

Yani: ALLAHÜ EKBER ADEDE MÂ HALEKA FİSSEMÂİ, ALLAHÜ EKBER ADEDE MÂ HALEKA FİL'ARZI, ALLAHÜ EKBER ADEDE MÂ BEYNE ZÂLİKE, ALLAHÜ EKBER ADEDE MÂ HÜVE HÂLİKUN.

ELHAMDÜ LİLLÂH ADEDE MÂ HALEKA FİSSEMÂİ, ELHAMDÜ LİLLÂH ADEDE MÂ HALEKA FİL'ARZİ,

ELHAMDÜ LİLLÂH ADEDE MÂ BEYNE ZALİKE, ELHAMDÜ LİLLÂH ÂDEDE MÂ HÜVE HÂLÎKUN.

LÂ İLAHE İLLALLAH ADEDE MÂ HALEKA FİSSEMÂİ, LÂ İLAHE İLLALLAH ADEDE MÂ HALEKA FİL'ARZI, LÂ İLAHE İLLALLAH ADEDE MÂ BEYNE ZÂLÎKE, LÂ İLAHE İLLALLAH ADEDE MÂ HÜVE HÂLİKUN.

LÂ HA VLE VE LÂ KUVVETE ADEDE MÂ HALEKA FİSSEMÂİ, ' LÂ HA VLE VE LÂ KUVVETE ADEDE MÂ HALEKA FİL 'ARZI, LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE ADEDE MÂ BEYNE ZÂLİKE, LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE ADEDE MÂ HÜVE HALİKUN. şeklinde söylenerek taş ve çekirdek benzeri şeylerle saymaya gerek kalmaz. Tirmizî demiştir ki, bu hadîs Hasen'dir.[38]

26- Muhacirlerden sahabiye Yüseyre hanımdan rivayet edildiğine gö­re, "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem kadınlara (Tekbîr, Takdîs, Tesbîh) ve Tehlîl getirip bunları gözetmeyi (ihmal etmemeyi) ve parmak uçları ile saymalarını (böylece zikir sayısını doldurmalarını) emretmiştir; çünkü parmaklar ve (bütün iş organları) yapılanlardan sorumludurlar ve yapılan işleri haber vermek için konuşturulurlar), buyurdu. "[39]

27- Abdullah b.Ömer'den (Radıyallahu Anh) hasen bir isnadla riva­yet edildiğine göre Abdullah (Radıyallahu Anh) şöyle demiştir: "Ben, Re-sûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in parmak bitiştirerek Tesbîh yaptı­ğını gördüm." Bir rivayette de: "Sağ eliyle (parmak bitiştirip teşbih yap­tığını gördüm)." şeklindedir.[40]

28- Ebû Sa'îd El-Hudrî'den (Radiyalîahu Anh) rivayet edildiğine gö­re, ResûlüUah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Kim ki: (Rab olarak Allah'a, dîn olarak İslâm'a ve Resul olarak Mu-hammed'e razı oldum) derse, ona Cennet vâcib olmuştur.[41]

29- Sahabî Abdullah b. Büsr'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: "Bir adam dedi ki: Ya Resûlallah! İslâmm hükümleri bana çok gel­mektedir; bana bir şey bildir de, ben ona bağlanayım, tutunayim. dedi.

Bunun üzerine Hazreti Peygamber ona şöyle buyurdu: Dilin devamlı olarak (daima) Allah Tealâ'yı zikirden ıslak kalsın."[42]

30-   Ebû Sa'îd El-Hudrî'den rivayet edilmiştir:

"ResûlüUah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e soruldu: Kıyamet gününde, Allah Teâlâ katında derece bakımından en faziletli ibâdet hangisidir? Pey­gamber (s.a.v):

Allah'ı çok zikredenlerdir, buyurdu. Ben dedim ki:

Ya Resûlallah! Azîz ve Yüce olan Allah yolunda savaşan gaziden de mi (daha üstündürler)? Peygamber (s.a.v):

Eğer gazi, kılıcı ile kılıcı kınlıncaya ve kanla bulaşıncaya kadar kâfirlere ve müşriklere kılıcı ile vuraydı, Allah'ı zikredenler yine ondan daha faziletli olurdu, buyurdu."[43]

[Allah yolunda cihad üzere bulunan kimsenin kalbi de zikir ile meşgul ise, yalnız zikir halinde bulunanlardan derece bakımından daha üstün olur. İhlâs ile ve kalb huzuru ile yapılan zikir, Allah'a kul olmanın esasını teş- , kil ettiğinden, mal ve canı ile cihad edip zikirden mahrum olan kimsenin ibâdetinden daha faziletli olur. Bir de farz olan ibâdetler, nafile ibâdet­lerden daha üstündür.] (İbni Allan).

31- Ebu'derdâ'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiş­tir ki, ResûlüUah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Melikiniz (Rabbınız) katında amellerinizin en hayırlı ve en verimli­sini, derecelerinizin en yükseğini,al tın ve gümüş harcayıp yedirmenizden size daha hayırlısını, düşmanınızla karşılaşıp onların boyunlarını vurma­nızdan size daha hayırlısını bildireyim mi?" (Ashab):

Evet, dediler. Peygamber (s.a.v) buyurdu:

"Allah Tealâ'yı zikretmektir."[44]

32- İbni Mes'ûd (Radıyaliahu Anh) Hazretlerinden yapılan rivayetde demiştir ki, ResûlüUah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Götürüldüğüm İSRA (ve Mi'raç) gecesinde İbrahim Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile karşılaştım. Dedi ki: Ey Muhammedi Ümmetine selâm söy­le ve onlara haber ver ki, Cennetin toprağı hoştur, suyu tatlıdır, orası düz­lüktür, ağaçları da:

Sübhânellâhi ve'1-hamdüffllâhi ve lâ ilahe illâllahu velîâhu ekber'- dir.

(Bu teşbihler sebebiyle Cennetin ağaçlarına ve nimetlerine kuvuşulur.)"[45]

33-Cabir'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle byurmuştur.

"Kim:

Sübhânellâhi ve bihamdihî

(Allah'a hamd eder olduğum halde O'nıı noksanlıklardan tenzih ede­rim) derse; onun için Cennette bir hurma ağacı dikilir:’’[46]

34- Ebû Zerr (Radıyallahu Anh) Rasülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem'e şöyle sorduğunu rivayet ediyor:

- Ya Resûlallah! Allah'a en sevimli olan söz hangisidir? Buyurdular:

"Melekleri için Allah'ın seçmiş olduğu şu sözlerdir:

Sübhâne rabbî ve bihamdihî, sübhâne rabbî ve bihamdihî. (Rabbim sana hamd ederek Seni noksanlıklardan tenzih ederim, Rab-bim Sana hamd ederek Seni noksanlıklardan tenzih ederim."[47]

Şimdi, kitabın asıl maksadına geçeceğim ve zikirleri çoğunlukla (gün­lük hayattaki) olay sırasına göre anlatacağım. Önce insanın uykusundan uyanması ile başlayacağım. Sonra uyanmasını takip eden zamandan gece uykusuna varıncaya kadar olanları sıralayacağım. Daha sonra da, gece uykudan uyanmalarla tekrar uykuya varma anlarındakileri beyan edece­ğim. Tevfik Allah' dandır.

http://www.lovepowerman.net/
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası  »  DUALAR
 »  2- ZİKİR VE ÂDABI

Forum Ana Sayfası

Forum Yazılımı:   php Kolay Forum (phpKF)  ©  2007 - 2010   phpKF Ekibi

Love Power Man

 RSS Beslemesini Görmek için Tıklayın   RSS Beslemesini Google Sayfama Ekle   RSS Beslemesini Yahoo Sayfama Ekle