lovepowerman
[lovepowerman]
lovepowerman
Kayıt Tarihi: 13.09.2010
İleti Sayısı: 2.590
Şehir: İzmir
Durum: Forumda Değil
E-Posta Gönder
Web Adresi
Özel ileti Gönder
|
Konu Tarihi: 27.11.2010- 23:32
Peygamberimiz HZ. Muhamme (s.a.v)de yazılan şiiler
Rahmetini umarak
Günahkar bir dille;
Allah Azze ve celle
Ya Rasulallah,
Alemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden,
Kalbimizden seyrediyoruz seni.
İşte
Bir yaşındasın,
Beni Sa’d yurdundasın
Sana süt anne olmadı kadınlar,
Bu yüzden dargın bulutlar,
Bir damla yağmur indirmiyor.
Kıtlık hüküm sürüyor beni sa’d yurdunda
Minicik bir bulut var gökyüzünde
Sana aşık...
Ayrılmıyor başucundan
Ve insanlar yağmur duasında...
Hz. Halime kucağına alıyor seni,
Yüzünde bir gölgelik... Seni güneşten korumak için.
Oysa minicik bulut gökyüzünde
Sana meftun, sana kilitli...
Ve dua eden rahibin kucağındasın
Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahib.
Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da.
Ama sen unutmuyorsun
Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun.
O minicik bulut ilişiyor bakışlarına,
Büyüyor, büyüyor
Sonra nazlı nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan
Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini
Çoğusu bilmiyor seni.
Altı yaşındasın
Medine-i Münevvere yolundasın.
Yanında aziz annen ve Ümmü Eymen...
Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında
Sonra yolda, Ebva’da öksüzlük karşılıyor seni
Mekke’ye annesiz giriyorsun
Abdülmuttalip bir başka seviyor seni,
Ebu talip bir başka seviyor.
Ya Rasulallah!
Mekke çocukları, annelerine seslenirler miydi senin yanında?
Onlar anne deyince sen yere mi bakardın?
Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva’ya?
Kaç gece anne diye hıçkırdın.
Efendim,
Vallahi senin yerine de anne dedik annemize!
Ama hiçbir öksüzün
Hiçbir yetimin yanında
Ne anne dedik ne de baba!
Yirmi beş yaşındasın...
Ve bambaşkasın
Kimse sana denk değil.
Şefkat yayıyor kokun
Güven veriyor sesin
Sen Muhammed-ül Emin’sin.
Ey Medine minberinde
“Ümmetî Ümmetî” diye hüznü giyen sevgili!
Ey Mekke mihrâbında
Âlemler hesabına “ALLAH!” diyen sevgili!
Bize lütf-u ilâhi bahşedilen kapına
Diz çöktük beyat ettik;
Rabbinden bize ne getirdiysen “amenna!”
Duyduk, itaat ettik!
İşte
Kırk yaşındasın
Hira Nur Dağındasın
Cibril iniyor göklerden
Ve nokta nokta her yerden
Salat, selam yükseliyor.
Sen,
Kainatın yüreğinden hasretle kopan ahsın
Karanlık gecelerimize sabahsın.
Sen Nebiyyullahsın!
Sen Habibullahsın!
Sen Rasulullahsın!
Esselamu aleyke ya Nebiyyallah!
Esselamu aleyke Ya Habiballah
Esselamü aleyke Ya Rasulallah!
Niye incittiler ki seni sultanım?
Niye işkence yaptılar ki sana?
Ebu talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar.
Himayesiz kaldın diye mi
Kabedeki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne,
“Amca, yokluğunu ne çabuk hissettirdin” diyişin...
Harem’de Namaz kılışın geliyor aklımıza
Başına pislikler saçılıyor.
Bin baş feda o mübarek başına...
Nasipsizler sana bakıp nasılda gülüyorlar?
Biri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğru,
Biri koşuyor ama sanki yere inmiş arş-ı âlâ
“Bu koşan kimdir?” diye bir soru dolaşıyor boşlukta.
Ve cevap veriyor biri:
“Muhammed’in kızı Fatıma’tüz Zehra!
Velîlerin Anası.
Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın
Sana yeryüzünde en çok benzeyen,
Gülmesi sen, ağlaması sen!
“ağlama kızım”diyişin geliyor aklımıza
Niye çıkardılar ki yurdundan seni?
Himayesiz kaldın diye mi?
Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni!
Seni yetim bulup barındıranı!
Seni âlemlere Rahmet kılanı!
Onlar deli diyorlardı sana,
Sen susuyordun.
Mecnun diyorlardı
Şair diyorlardı
Sen susuyordun
“Seni bizim elimizden kim kurtaracak!” diyorlardı
Sen
Sen “ALLAH!” diyordun
ALLAH! Azze ve Celle.
Semayı haşyet kaplıyordu
Sen “ALLAH!” diyordun
Arş-ı ala titriyordu.
Bedirde “Allah!” diyordun
Üçbin melek iniyordu alaca atlarla
O gün aslanların adı Hamzaydı, Ömerdi, Aliydi.
Yüz yirmi beş bin sahabi
“anam babam sana feda olsun ya rasulallah!” diyordu
Ya Rasulalah
Medine-i münevvere sokaklarında yürüyordun hani,
Neccar oğullarının küçük kızları seni görünce
Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi
“Beni seviyor musunuz?” diye sormuştun onlara
“Seni çok seviyoruz Ya Habiballah!” demişlerdi.
Sen de;
“Allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum!” demiştin.
Bu gün yaşayan gençler var!
Neccar oğullarının kızları değil belki
Ama seni onlar da çok seviyor
Göz yaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar.
Senden başka kimseleri yok.
Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun.
Atmış üç yaşındasın...
Refîk-i âlâ duasındasın
Senin için
Siyah yünden cizgili bir cübbe dokunmuştu
Kenarları beyazdı.
Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın.
Ve mübarek ellerini dizine vurarak:
“Görüyor musunuz ne kadar güzel” demiştin
Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti:
“Anam babam sana feda olsun Ya Rasulallah, onu bana ver”
Niye istemişti ki senden!sevdiğini bile bile
İstendiğinde katiyyen hayır demediğini bile bile!
“Peki” dedin o zâta.
Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin.
Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı
Aynı cübbeden yine diktiler
Ama giyinmek nasip olmadı.
Bir gün peşpeşe yedi defa bir muştuyu haber vermiştin;
“Beni görüp de bana iman edenlere ne mutlu;
Beni görmeyip de bana iman edenlere ne mutlu.”
Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre’nin diliyle:
“Benden sonra öyle kimseler gelecek ki
“Keşke Peygamber’i görseydik de ne malımız ne de evladımız olsaydı’ Diyecekler.”
Ve Hz. Enes’le paylaşmıştın özlemini:
“Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi
Görmeyi çok isterdim.”buyurmuşsun.
Sultanım,
Gözlerinin beyazında kırmızılık olan sultanım!
Biz gördük kardeşlerini
Gözlerine bakınca seni hatırlatıyor,
Senin hasretinle kan canağına dönüyor gözleri
Sessizliği nakış nakış süslüyor hıçkırıkları.
Ey Medine minberinde
“Ümmetî Ümmetî” diye hüznü giyen sevgili!
Ey Mekke mihrâbında
Âlemler hesabına “ALLAH!” diyen sevgili!
Bize lütf-u ilâhi bahşedilen kapına
diz çöktük beyat ettik;
Rabbinden bize ne getirdiysen “amenna!”
Duyduk, itaat ettik!
Ya Rasûlallah
Sen hâlâ kırk yaşındasın
Ve hâlâ ümmetinin başındasın
SuskunLuGum AsaL£timĐendir,Her Lafa Verecek Cevabım Var. Ama ßir Lafa ßakarım Lafmı Điye, ßird£ SöyLeyene ßakaRım AĐammı Diye ...
|