phpKF - php Kolay Forum  
Ana Sayfa  |  Yardım  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
Forumunuz Hayırlı olsun yenilendi

Resim Ekleme

Bu Sayfadaki Bilgiler 04/05/2007 tarihli ve 5651 sayılı
Bu Sayfadaki Bilgiler 04/05/2007 tarihli ve 5651 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun" Uyarınca Gerekli Durumlarda İletişim Sağlanabilmesi İçin Eklenmiştir. Lütfen Gerekli Durumlarda Kullanınız... İbrahim uzun Esatpaşa mah 3.demiryollu 1201.sk no:28 menemen/izmir/Türkiye email :Uzun_70@hotmail.com
Forum Ana Sayfası  »  ATATÜRK
 »  Atatürk'ün Gizemi 2

Yeni Başlık  Cevap Yaz
Atatürk'ün Gizemi 2           (gösterim sayısı: 1.004)
Yazan Konu içeriği

boşluk

lovepowerman
[lovepowerman]
lovepowerman

Kullanıcı Resmi

Kayıt Tarihi: 13.09.2010
İleti Sayısı: 2.589
Şehir: İzmir
Durum: Forumda Değil

E-Posta Gönder
Web Adresi
Özel ileti Gönder

Konu Tarihi: 18.09.2010- 14:00
Alıntı yaparak cevapla  


Bilindiği gibi Hint halkı, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda, Atatürk'ü ve Türk halkını yalnız bırakmamış ve maddi manevi olarak, Türk halkının yanında yer almışlardı. Kurtuluş Savaşı'ndan yıllar sonra, 1929 yılında, Bir Hintli Mihrace, Atatürk'ü Pera Palas'taki 101 no'lu odasında ziyaret etmeye gelmişti...

Mihrace'nin Atatürk'ü hangi amaçla ziyarete geldiği bilinmiyor... Bilinmeyen bir başka nokta da, Mihrace'nin kim olduğudur. Bu güne kadar Mihrace'nin kimliği ile ziyaret sebebi anlaşılamamıştır. Mihrace'nin ziyaretinde anlaşılamayan ve işin içinden çıkılamayan, çok daha ilginç bir başka nokta daha vardır...

Mihrace'nin, Atatürk'e sunduğu hediyenin kendisinde de bir sır gizliydi... Bu hediye, altın sırmalı Hint işi bir ipek seccadeydi. Seccadenin üzerindeki desende, bir şamdanın asılı olduğu bir düz kemeri; her iki yanında birer güvercinin bulunan, beş kubbeli bir diğer kemerin çevrelediği görülüyordu. Bordur motifi, fillerden oluşuyordu.

Desenin en ilginç unsuru ise, her iki kemerin arasındaki, dal kıvrımı ve gül motifleriyle süslü boşlukta yer alan, romen rakamlı bir saat kadranıydı: Bu saat, 09.08'i gösteriyordu...

Esrarengiz Mihrece'nin ziyaretinden 9 yıl sonra, Atatürk, hepimizin bildiği gibi, seccadede işlenmiş olan motifte gösterilmiş olan çok yakın bir saatte: 09.05'de vefat etmişti... Seccade halen Perapalas'da bulunmaktadır...İtalyanlar uzun süredir elde etmek istedikleri Trablusgarp'a (Bugünkü Libya) 1911 yılında saldırmışlardı. Osmanlı Ordusu Anavatanı'ndan uzakta çarpışıyordu. Bu sıralarda bir grup subay da savaşa katılmak için Bingazi şehrine gidiyordu. Bunların arasında Mustafa Kemal de bulunuyordu.

Yolda bir bedeviye rastladılar. Bu adam el falından çok iyi anladığını söyleyerek genç subayların fallarına bakmayı teklif etti. Hepsi avuçlarını gösterdiler. Talihlerini öğrenmek istediler. Sıra Mustafa Kemal'e gelmişti. Önce elini uzatmak istemedi. Arkadaşlarının ısrarı üzerine O da elini bedeviye uzattı.

Sarışın subayın elini sert avuçlarına alan bedevi, bu elin çizgilerine bakar bakmaz, yerinden ayağa fırladı ve büyük bir heyecanla haykırmaya başladı:

"Sen padişah olacaksın... Padişah olacak ve 15 yıl hüküm süreceksin..."

Gülüştüler ve yollarına devam ettiler...

Yıl: 1911'di...

Aradan yıllar geçti. 12 yıl sonra Atatürk, genç Türkiye Devleti'nin Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyetin 14. yılının sonlarına yaklaşıldığında hastalığı iyice ilerlemişti. Karaciğerinin şiştiğini görenler: "İçme paşam" dedikleri zaman, O, Bingazi yollarındaki el falına bakan bedeviyi hatırlatarak güldü: "Arap vaktiyle söylemişti... Bizim padişahlık nasıl olsa
15 yıl sürecektir. Hesapça bu son senemizdir."

Yıl: 1938'di...
Daha sonra yanında bulunan Fuat Bulca'ya eğilip fısıldar: "Bingazi'deki falcıyı hatırladın mı. Bana 15 yıl hükümdarlık yapacaksın demişti... İşte 15 yıl Fuat... Vadem doldu..."
Atatürk'ün sağlık durumunun endişe verici boyutlarda olduğunu bilen Fuat Bulca yutkunup, endişeyle O'nun yüzüne bakar: "Siz hani falcılara inanmazdınız Paşam?"der. Atatürk bunun üzerine Fuat Bulca'nın koluna dokunup, aynı odada bulunan Hasan Rıza ve Cevad Abbas'ı göstererek; yavaş bir ses tonuyla şunları söyler: "Bu sırrı sakın onlarla paylaşma... Aramızda kalsın..."
26 Eylül 1938 tarihinde Atatürk, rahatsızlığı ile ilgili olarak ilk defa hafif bir koma atlatmıştı. Prof. Afet İnan, olayı şöyle anlatıyor: O geceyi rahatsız geçirdi. İlk hafif komayı o zaman atlatmıştı. Ertesi sabahki açıklamasında: 'Demek ölüm böyle olacak' diyerek uzun bir rüya gördüğünü anlattı. 'Salih'e söyle, ikimizde kuyuya düştük, fakat o kurtuldu' dedi.'
Atatürk'ün, burada "kuyuya düşme" sembolü ile gördüğü rüya vizyonu, kendisinin de söylediği gibi ölümünün habercisiydi. Salih Bozok'un kuyudan kurtulması ise, Atatürk'ün vefat etti gün, buna çok üzülen Salih Bozok'un intihar etmesi ve sonunda kurtarılmasını simgeliyordu...

kaynak:tarihsayfam dan alınmıştır

http://www.lovepowerman.net/
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası  »  ATATÜRK
 »  Atatürk'ün Gizemi 2

Forum Ana Sayfası

Forum Yazılımı:   php Kolay Forum (phpKF)  ©  2007 - 2010   phpKF Ekibi

Love Power Man

 RSS Beslemesini Görmek için Tıklayın   RSS Beslemesini Google Sayfama Ekle   RSS Beslemesini Yahoo Sayfama Ekle