phpKF - php Kolay Forum  
Ana Sayfa  |  Yardım  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
Forumunuz Hayırlı olsun yenilendi

Resim Ekleme

Bu Sayfadaki Bilgiler 04/05/2007 tarihli ve 5651 sayılı
Bu Sayfadaki Bilgiler 04/05/2007 tarihli ve 5651 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun" Uyarınca Gerekli Durumlarda İletişim Sağlanabilmesi İçin Eklenmiştir. Lütfen Gerekli Durumlarda Kullanınız... İbrahim uzun Esatpaşa mah 3.demiryollu 1201.sk no:28 menemen/izmir/Türkiye email :Uzun_70@hotmail.com
Forum Ana Sayfası  »  Anne-baba eğitimi
 »  ANNELER GÜNÜ

Yeni Başlık  Cevap Yaz
ANNELER GÜNÜ           (gösterim sayısı: 1.233)
Yazan Konu içeriği

boşluk

lovepowerman
[lovepowerman]
lovepowerman

Kullanıcı Resmi

Kayıt Tarihi: 13.09.2010
İleti Sayısı: 2.589
Şehir: İzmir
Durum: Forumda Değil

E-Posta Gönder
Web Adresi
Özel ileti Gönder

Konu Tarihi: 19.09.2010- 20:31
Alıntı yaparak cevapla  


ANNELER GÜNÜ İÇİNDEKİLER
ANNELER GÜNÜ
ANNELER GÜNÜ NASIL DOĞDU…………………………………………………… 1
TÜRKİYE’DE ANNELER GÜNÜ……………………………………………………... 2
ANNELERİN AİLE EKONOMİSİNE KATKILARI…………………………………… 3
ANNELERİN EV YÖNETİMİNDEKİ ETKİNLİKLERİ……………………………… 3
ANNE KİMDİR?......................................................................... 4
TÜRK ANASI………………………………………………………………………….... 6
ATATÜRK ANNESİNİ ANLATIYOR (ANNEM ZÜBEYDE HANIM)…………...7
ANNELER VE ÇOCUKLARI………………………………………………………….. 8
ANNEYE MEKTUP…………………………………………………………………….. 9
ATATÜRK VE ANNESİ……………………………………………………………… 10
ANNEMİZE ŞİİRLER…………………………………………………………………. 10
Farkında mısın?........................................................................ 11
Annem………………………………………………………………………………….. 12
Ana Sevgisi…………………………………………………………………………….. 12
Anneciğim……………………………………………………………………………… 13
Annem………………………………………………………………………………….. 13
En Sıcak Şey……………………………………………………………………………. 13
Anacığım……………………………………………………………………………….. 14
Anneye Sesleniş………………………………………………………………………… 15
Anne …………………………………………………………………………………… 15
Annem………………………………………………………………………………….. 16
Anne……………………………………………………………………………………. 16
Güzel Dilek……………………………………………………………………………… 16
ANNEMİZE ŞARKILAR
Annem…………………………………………………………………………………… 17
Anama…………………………………………………………………………………… 17
Annemize Türkü………………………………………………………………………… 18
GÜZEL SÖZLER................................................................... 18
BİR KAÇ ATASÖZÜ…………………………………………………………………… 18
BİLMECELER………………………………………………………………………….. 19
PİYES
Sevgili Anneciğim……………………………………………………………………….. 20
KAYNAKLAR……………………………………………………………………………


Bizi, dünyaya getiren, gece gündüz demeden baş ucumuzda bekleyen, yediren, giydiren, büyüten hep fedakâr annelerimizdir. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren ilk sözleri ondan öğrenir, ilk öğütleri ondan alırız. O, her an yanımızdadır, bir koruyucu melek gibi bizi kanatlarının altına almıştır. Sevinçlerimiz onun da sevinci olmuş, üzüntülerimiz onu bizden daha çok üzmüştür.
Onun koruyuculuğu sadece çocukluk döneminde kalmaz. Kaç yaşında olursak olalım o her zaman bizi düşünür, bizim için yaşar.
İlk öğretmenimiz yine annemizdir. Konuşmayı, yürümeyi, yemeyi, içmeyi, oynamayı... öğreten hep odur. Kısacası annelerimiz, dünyaya geldiğimiz andan itibaren yaslandığımız güçlü ve güvenilir bir destektir. Her işimizde onun izi, onun katkısı, onun yardımı vardır.
Hayatımızda böylesine önemli bir yere sahip olan annelerimize duyduğumuz sevgi elbetteki çok büyüktür. Kelimelere, cümlelere sığmaz.
Bu sevginin ifadesi olarak onlara duyduğumuz saygı da sonsuz olmalı. Hangi yaşta olursak olalım onlara saygıda kusur etmemeliyiz. Yaşlandıklarında yanında olmalı, onlarla ilgilenmeli, onların bize ihtiyaç duyduğu bu dönemde yardımlarına koşmalıyız.

ANNELER GÜNÜ NASIL DOĞDU?
Amerika Birleşik Devletleri'nin Philadelphia (Filedelfiya) eyaletinde Arına Jarvis adında genç bir kız ile annesi mutlu bir yaşam sürüyorlardı. Genç kız annesini çok seviyordu. Annesi hastalandı ve 9 Mayıs 1866 tarihinde öldü. Bu beklenmedik olay genç kızı çok üzdü. Yaşamda kimsesi kalmayan Jarvis, ölüm olayına bir türlü alışamadı. Aylarca yemedi, içmedi. Yaşama küstü. Bir ara kendini öldürmeye bile kalktı. Jarvis'in bu durumunu yakından bilen ve gören komşusu, genç kızla arkadaş oldu. Yaşlı komşusu, onu avutuyor, üzüntülerini azaltmaya çalışıyordu. Bir gün Jarvis'e, "İnsanlar doğar, yaşar, ölür. Bu bir doğa yasasıydı;." dedi. Bu sözler Jarvis'i çok etkiledi. Ölümün de doğmak, yaşamak gibi bir olay olduğuna inandı. Fakat bu inancı, annesine olan sevgisini azaltmadı. Zamanla ölümün soğukluğu kayboldu. Jarvis, annesini ağlayarak değil sevgiyle anmaya başladı. Acıları sevgiye dönüştü.
Aradan bir yıl geçti. Annesinin ölüm yıldönümü olan 9 Mayısta, onu hiç yalnız bırakmayan arkadaşlarına şunları söyledi: "Bir yıldır çektiğim acılar bana şunu öğretti : Dünyada anne sevgisinin, annenin yerini dolduracak hiçbir şey yoktur. Yılın bir gününü annelere ayıralım. O günü annelerimizle ilgili anılarla dolduralım. Böylece annelerimize olan sevgi borcumuzu ödeyelim."
Arkadaşları, Jarvis'in bu önerisini çok beğendiler. Birlikte belediye başkanına gittiler. Önerilerini anlattılar. Belediye başkanı bu öneriyi içtenlikle kabul etti. Bu öneri sonunda Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde de görüşüldü. Kongrede mayıs ayının ikinci pazar gününün Anneler Günü olarak kutlanması kararlaştırdı.
1908 yılında ilk kez kutlanan Anneler Günü, kısa zamanda dünyanın tüm uygar ülkelerinde kutlanmaya başlandı. Ülkemizde de 1955 yılından bu yana her yıl Anneler Günü kutlanmaktadır.
Her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü "Anneler Günü" olarak ulusça kutlanır. Gazeteler, radyo ve televizyonlarda Anneler Günü'nün anlamı, önemi, anne sevgisi, annenin yaşamımızdaki rolü ve önemi hakkında çeşitli yayımlar yapılır. Türk Kadınlar Birliği, illerde ve yurt çapında yılın annelerini seçer. Televizyonlarda yılın annesiyle birlikte konuşmalar yapılır.
Okullarımızda da Anneler Günü'nde toplantılar düzenlenir. Annelerin çocuklarını yetiştirmek için yaptıkları özveriler anlatılır. Çeşitli konuşmalarla günün anlam ve önemi belirtilir. Şiirler, şarkılar, türküler söylenir. Piyesler oynanır. Filmler gösterilir, sergiler açılır. Kompozisyon, resim, şiir yarışmaları düzenlenir. Bunların tümü annelerimiz içindir. Annelerimize, birer armağandır.
Anneler Günü'nde, annemizin elini, yanaklarını öperek, boynuna sarılarak gününü kutlamamız, ona en büyük armağandır.
Canım annelerimiz, gününüz kutlu olsun!

TÜRKİYE'DE ANNELER GÜNÜ
1956 yılında yayınlanan bir kararname
ile her yılın mayıs ayının ikinci pazar günü
Türkiye'de de Anneler Günü olarak kabul
edildi. Bu kararnamenin bir anısı olarak o yıl Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanımın resmini taşıyan bir hatıra puIu çıkarıldı.
Anneler Günü'nün en büyük özelliği o gün, millet ve insan olarak annenin değerini belirtmektir. Anne insanlık tarihinde bir benzeri daha bulunmayan kutsal bir varlıktır. Başka hiçbir varlık onun yerini tutamaz, ona benzetilemez.
Anneler Günü'nde her çocuğun annesini hatırlaması oranında ona küçük bir armağan vermesi, hiçbir şey veremiyorsa, "Anneciğim, Anneler Günü'n kutlu olsun.” annesinin yanaklarına birer öpücük kondurması o günün yerleşmiş geleneğidir.

ANNELERİN AİLE EKONOMİSİNE KATKILARI
Çağımızda, teknolojinin gelişimi doğrultusunda insanların ihtiyaçları da doğal olarak artış göstermektedir. Rahat geçinebilmek, bazı ihtiyaçları yeterli düzeyde karşılayabilmek için ailelerin yeterli gelir elde etmeleri gerekmektedir. Her ailenin hayat şartları elbette farklıdır. Ancak, daha iyiye, rahata ve yeterliliğe ulaşmak için çoğu zaman ailede babanın dışında başkalarının da çalışması gerekmektedir. Çalışmak durumunda olan bu ikinci kişi çoğunlukla anne olmaktadır. Ailedeki görevinin dışında çalışmak, anneye ek bir yük getirmektedir. Çünkü, çalışması, annelik sorumluluğunu yerine getirmesini zorlaştırmaktadır. Bazı anneler de, çalışma şartlarının oluşmaması nedeniyle dışarda çalışmazlar. Ailenin ikinci bir desteğe ihtiyacı varsa, bu durumda bulunanlar evlerinde gelir elde etme yoluna giderler. Dikiş, nakış, konfeksiyon, ambalaj işleri, çocuk bakımı ve diğer işlerle sağladıkları gelirle aile ekonomisini güçlendirmeye çalışırlar.
Kırsal kesimde de, çiftçilikle geçinen ailelerde, anneler ev işlerinin yanında kır işlerine de gitmektedir. Kendi işlerine giderek üretime katkıda bulunanların yanında, ücret karşılığında tarım işçisi olarak çalışanlar da vardır.
Şehirlerde pazarlamacılık, sigorta işleri, millî piyango bileti satma gibi işler son zamanlarda annelik sorumluluğu da taşıyan bayanlarca daha başarılı bir şekilde yapılmaktadır.
Görüldüğü gibi anneler, aile gelirinin artırılması konusunda da etkin görevler yüklenmektedir. Onların bu çok yönlü çaba ve sorumlulukları kendilerini daha da yüceltmekte, saygınlıklarını artırmaktadır.

ANNELERİN EV YÖNETİMİNDEKİ ETKİNLİKLERİ
Özellikle bizim toplumumuzda, anneler büyük sorumluluklar yüklenmektedir. Bu nedenle de annenin, anneliğin değeri ve kutsallığı daha da artmaktadır. Çocukların büyütülmesi, yetiştirilmesi, eğitimi ve yönlendirilmesi dışında bir de ev yönetiminde annelerin önemli etkinlikleri vardır.
Ev, aile yönetimini özellikle, evin geçimini sağlama sorumluluğundan ayrı düşünmek gerekmektedir. Ailenin geçimini sağlayacak kadar ekonomik kaynak yaratmak farklı, bu kaynağı ailenin ihtiyaçları doğrultusunda çeşitli alanlara kize etmek ayrı düşünülmelidir. Bir atasözümüz : "Yuvayı dişi kuş yapar." diyerek konunun önemini yeterlilikle vurgulamaktadır. Yuvadaki dişi kuş, şüphesiz, ailedeki annedir.
Baba ne kadar çok kazanırsa kazansın, anne evin gelirini iyi, gerekli ve yararlı, öncelikli ihtiyaçlara yöneltemiyorsa, kaynak amacına ulaşamamaktadır. Bu biraz da annelerin kültür, bilinç ve sorumluluk duygusuyla ilgili bir konudur. Beslenme ihtiyaçlarını ikincil dereceye indirgeyerek giyim ve sosyal ihtiyaçları ilk plâna alırsa, aile bireylerinin sağlık sorunları doğacağı açıktır. Ailenin harcamalarını belirli ve dengelice, önem sırasına göre düzenleyebilirse gelir iyi değerlendirilmiş olmaktadır.
Çarşıda yapılan aile ihtiyaçlarının karşılanması çalışmaları (alış-veriş) sırasında bile anne olumlu davranışlarıyla bir bakıma çocuklarına ekonomi ve piyasa eğitimi de vermektedir. Bu sırada çocuklar ellerindeki kaynağın nasıl değerlendirildiğini de öğrenmektedir

ANNE KİMDİR?
Eski Amerika Başkanlarından Abraham Lincoln “hayatta okuduğum en büyük kitap annemdir” Sözü, günümüzü çok iyi aydınlatmaktadır.
Abraham Lincoln’in dediği gibi: İnsanların hayatı boyunca okuduğu en büyük ve en güzel kitapların başında “Anne” gelmektedir.
Anne, hayatı boyunca olan yavrularını bünyesinde taşıyan en aziz, en değerli ve insan hayatında cana en yakın olanıdır.
Anne, yavruları için her acıya katlanan, gözetleyen, tatlı sözleri ile eğlendiren bir melek gibidir.
Anne, bütün dertlerimizin devası hastalıklarımızın şifasıdır. Rahatsızlığımızda, bir kazaya uğradığımızda, en ufak bir yaramızda ilk üzülen annedir.
Anne, eğitim ve öğretimimizde en kuvvetli destektir. Bizleri, aldığı kültürle, yarına hazırlayan bir öğretmendir.
Anne, her yönü ile yavrularına büyük bir rehberdir.
Şu halde, insanların hayatı boyunca okuduğu kitapların başında annesi gelmektedir. En güzel dille, en iyi yazılmış kitaplar bile, bu büyük kitap kadar insanı etkileyemez.
Sevgilerin en güzeli, şefkatin en üstünü, duyguların en iyisi anne sevgisi, anne şefkati ve anne duygusudur.
Yüzlerin en güzeli, anne yüzüdür. Sözlerin en güzeli anne sözüdür. Bütün duygu ve düşüncelerimize ortaktır.
Anne, her işimizde. Her aşımızda ve yaşayışımızda bizimle beraberdir. Bütün duygu ve düşüncelerimize ortaktır.
Almış olduğu millî terbiye ve törelerimize göre bizi yetiştirmektedir. Evlâtlarının ailesine, vatanına ve ulusuna has yetişmesinde en büyük çabayı anneler göstermektedir.
Vatan; üzerinde doğup büyüdüğümüz, binbir çeşit nimetlerini yediğimiz, havasını teneffüs ettiğimiz, tabiî ve tarihî güzelliklerini doya doya gezerek gördüğümüz ecdatlarımızdan kalma, ata armağanı olan bu mukaddes topraklardır. Vatanımızı sever, uğruna canımızı veririz.
Annemiz vatanımız gibi başımızda en kıymetli bir taç. Sevgisiyle kalplerimizde bir taht. Şefkâti ile ruhlarımızda sönmeyen en ilâhî bir aşktır.
Annelerimizin bizlere karşı gösterdiği sevgi, şefkat ve fedakârlıklarına karşı içimizden gelen, karşı sevgi ve şefkat duygularımızın bir ifadesi olarak anneler gününü kutlamaktayız.
Canlarının, bir parçası olduğumuz annelerimize bu gününde de yardımcı olalım. Onları incitmeyelim. Gönüllerini alarak, sevgimizi kuvvetlendirelim. Anne varlığını, büyüklüğünü bu günde de düşünerek, kalplerini kazım, işlerinde yardımcı olalım.
Doğum günlerimizde, bayramlarda bizlere çeşitli armağanlarda bulunan annemize, biz de mutlu günlerinde alacağımız bir armağanı ona sunmakla annemize karşı olan yakın ilgi ve sevgimizi göstermiş olalım.
Bu içtenlik karşısında annemizin, ne kadar sevinç duyacağını, neşeleneceğini, annelik hazzına doyacağını, mutluluk içinde olacağını görmek; bizim için en büyük övünç payı olacaktır.

TÜRK ANASI
Bir kitapta okumuştum... Bir Anadolu köy çocuğu, akranlarıyla birlikte askere gider. Kışlaya vardığında avucunun ortasındaki kırmızılık amirinin dikkatini çeker. Kumandanın sorusu üzerine Mehmetçik, askere gelirken anasının bu kınayı eline yaktığını ve sebebinin ne olduğunu bilmediği cevabını verir. Kendisi de merak eder ve hemen anasına mektupla sorar. Konu unutulma aşamasında iken aynı Mehmetçik elinde bir mektupla kınanın sebebini soran subayın önünde durup mektubu uzatır. Bunda aynen: "Oğlum, bilirsin bizim köyde kına ya gelin olan bir kıza ya da kurban edilecek koyuna yakılır. Sen asker ocağına giderken elbette gelin olmuyorsun. Yıllarca emek verip yetiştirdiğim yavrumu, millet ve vatan uğruna kurban ettiğimi belli etmek için avucunun içini kınaladım." yazılıdır.
İşte Türk kadını, Türk anası budur. O, sevgili gözbebeği yavrusunu vatan ve millet adına her an fedaya hazır bir ana! Türkiye, baştan aşağı bu arla dolu olmasaydı, ayakta kalır mıydı? Bu mübarek ülkenin adı Anadolu olur muydu?
Tarihimiz bu kahraman kadın arla doludur.
Ezelî ve tarihî düşmanımız Ruslar, 8 Kasım 1877'de Erzurum kalesine saldırarak orada bulunan birkaç tabya ile birlikte meşhur Aziziye tabyasını da ele geçirmişlerdi. Ata emaneti güzel topraklar ve insanları kan ağlıyordu. Erzurum'un üzerine bir kocaman kara bulut çökmüştü ki, gün ışığından eser bırakmamıştı. Ama Erzurum'un dadaşı, göğsündeki sönmeyen iman ışığı ile aydınlandı; Hak yolunda yürüdü. Kadını, erkeği ile 9 Kasım 1877 sabahı asker ve gönüllü kuvvetlerin tabyayı geri almak için yaptıkları saldırışlarda, bir gönüllü taburunun başında Kara Fatma ile yanında üç genç kadın bulunuyordu. Kanlı savaşlar oldu o gün. Taburlar en nihayet, Aziziye tabyası ile birlikte Rusların elindeki diğer tabyaları da geri almayı başarmışlardı. Sarı çizmeleri, kırmızı esvapları içinde Kara Fatma ve diğer üç kadın arkadaşı, tabya sırtlarında, ellerinde tüfekleri ile yüce Allahlarına kavuşmuş yatıyorlardı. Şehit olmuşlardı dördü de... Ama tabyalar geri alınmıştı düşmandan. Aynı tabyalarda erkek gibi dövüşen Nene Hatun, yakın zamanlara kadar gelebilmiş o harplerin yadigârı kadın arımızdandı.
Evet, Türk kadını budur... Tarihin en eski devirlerinde dahi erkeğinin yanında, onunla omuz omuza dövüşüp, şanlı tarihimize lâyık, kahramanlık menkıbeleri meydana getirmişlerdir.
Sözün kısası, Türk kadını önce, askere kına yakıp göndereceği yavrusunun anası, sonra da gerekirse onun yanı sıra hizmet edip dövüşecek kutlu bir varlıktır.
Güzin DOĞAN
ATATÜRK ANNESİNİ ANLATIYOR
“ANNEM ZÜBEYDE HANIM”
Büyük Atatürk, aydın bir Türk kadını olan annesi Zübeyde Hanım’ı 14 Ocak 1923 günü kaybetmişti. Onun ölümü, Ata’yı çok üzen olaylardan biri oldu. Yüce Atatürk, annesinin, mezarının başında yakın silah ve ülke arkadaşlarına şöyle anlatmıştı; topraklarına bıraktık. Ölüm, yaratılışın en doğal kanunudur. Fakat böyle olmakla beraber, bazen en hazin görünümler arzeder. Burada yatan ana, zulüm ve istibdat devri kötülüklerinin kurbanı olmuştur.
1905 tarihinde Harp Akademisinden henüz çıkmıştım. Hayata ilk adımlarımı atıyordum. Fakat bu adımlarım hayata değil, zindana tesadüf etti. Beni hapse koydular. Orada aylarca kaldım. Anam, bunu ancak ben hapisten çıktıktan sonra duyabildi. Hemen beni görmeğe koştu, İstanbul'a geldi.İstanbul'da kendisiyle ancak üç beş gün görüşebildim. Çünkü beni evimden alıp tekrar götürmüşlerdi. Annem ağlayarak arkamdan geliyordu. Beni sürgüne götürecek olan vapura bindirirken, anamı benimle görüştürmediler. Böylece O, gözyaşlarıyla, Sirkeci rıhtımında elemler ve kederler içinde terkedilmiş bulunuyordu.
Mütareke zamanında, Anadolu'ya geçtiğim vakit, anamı üzüntülü bir halde, İstanbul'da bırakmak zorunda kalmıştım. Yanımda kendisinin tanıdığı bir adamım vardı. Bunu, bir gün Erzurum'dan İstanbul'a göndermiştim. Anam, geleni yalnız görünce, benim idam edildiğimi sanarak inmeye (felce) uğramıştı. Ondan sonra, anam, üç yılının bütün günlerini gecelerini ağlayarak elemi içinde geçirdi. Padişah ve hükümetin ve bütün düşmanların daima baskısı ve işkencesi altında kalmıştı. Oturduğu ev, bin türlü sebep ve bahanelerle basılır ve araştırılır, kendisi hep rahatsız edilirdi. Anam, üç buçuk senelik bütün gece ve gündüzlerini gözyaşları içinde geçirdi. Böylece anam, istibdat devrine arkamdan ağlaya ağlaya iki gözünü kaybetmişti. Nihayet pek yakın zamanda O'nu İstanbul'dan kurtarabildim. Kavuştuğumuzda, o artık maddeten ölmüştü, yalnız manen yaşıyordu.
Anamın ölümünden şüphesiz çok acılıyım. Beni avutan bir şey var, o da anamız vatanı haraplık ve felâkete götüren idarenin yıkılıp gitmesidir. Anamın mezarı önünde ve Allanın huzurunda yemin ediyorum: Milletin bu kadar kan dökerek aldığı hâkimiyeti korumak uğrunda, eğer gerekirse anamın yanına gitmekte bir an tereddüt etmeyeceğim.
ANNELER VE ÇOCUKLARI
1 yaşınızdayken, sizi elleriyle besledi ve yıkadı.
Bütün gece ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür ettiniz.

2 yaşınızdayken, size yürümeyi öğretti
Size seslendiğinde odadan kaçarak teşekkür ettiniz.

3 yaşınızdayken, size özenle yemekler hazırladı.
Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz.

4 yaşınızdayken, elinize rengarenk kalemler tutuşturdu.
Evin bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz.

5 yaşınızdayken, sizi cici kıyafetlerle süsledi.
Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz.

6 yaşınızdayken, okula kadar sizinle yürüdü.
Sokaklarda "GİTMİYCEEEEEEEM"diye ağlayarak teşekkür ettiniz.

7 yaşınızdayken, size bir top hediye etti.
Komşunun camını kırarak teşekkür ettiniz.

9 yaşınızdayken, size piyano öğretmeni buldu.
Notaları bir gün bile çalışmayarak teşekkür ettiniz.

10 yaşınızdayken, doğum günü partilerinden dans derslerine kadar
her yere sizi arabayla götürdü.
Arabadan fırlayıp giderken arkanıza bile bakmayarak teşekkür ettiniz.

11 yaşınızdayken,sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü.
"Sen bizimle oturma!” diyerek teşekkür ettiniz.

12 yaşınızdayken, zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi.
O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz.

15 yaşınızdayken sizi yurtdışında yaz kampına gönderdi.
Tek satır mektup yazmayarak teşekkür ettiniz.

17 yaşınızdayken, erkek arkadaşınızla partiye gitmenize izin verdi.
Bir telefon bile etmeden sabaha karşı eve dönerek teşekkür ettiniz..

19 yaşınızdayken, okul masraflarınızı karşıladı,sizi arabayla
kampüse götürdü ve eşyalarınızı taşıdı.
Arkadaşlarınız alay etmesin diye kampüs kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz.

21 yaşınızdayken, iş hayatı ve kariyerinizle ilgili size fikir vermek istedi.
"Ben senin gibi olmayacağım" diyerek teşekkür ettiniz.

22 yaşınızdayken, kep giyme töreninizde size gururla sarıldı.
Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz.

24 yaşınızdayken, uzun suredir çıktığınız çocukla tanışmak istedi.
"Zamanını ben bilirim" diye tersleyerek teşekkür ettiniz.

25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı, sizin için hem
mutlu oldu hem çok duygulandı.
Siz dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz.

30 yaşınızdayken, bebek bakım hakkında size akıl vermek istedi.
"Artık bu ilkel yöntemleri bırak" diyerek teşekkür ettiniz.

40 yaşınızdayken, sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü hatırlattı.
"Anne işim başımdan aşkın" diyerek teşekkür ettiniz.

50 yaşınızdayken, o çok hastalandı, haftasonunda onu görmeye
gittiğinizde mutlu oldu.

Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz
Derken bir gün.....

O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa, o anda kalbinize
bir yıldırım gibi düştü....


EĞER HÂLÂ SİZİNLEYSE,
ŞİMDİ ONU HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK SEVİN.....

ANNEYE MEKTUP
Canım anneciğim,
Şimdi, bu yetişkin halimle senin değerini daha iyi anladığımı sanıyorum. Aradan geçen uzun yılların ötesinden, bana duyduğun sevgiyi, gösterdiğin özeni, verdiğin emekleri, ömrümün en unutulmaz değerleri olarak saklamaktayım.
Bana sımsıcak bakışların, bütün içtenliğinle sahiplenmen, yüreğimdeki sevgi dağarcığının zenginliğini sağladı. Benim için çırpınışların, özveri dolu davranışların, hayatla mücadele cesaret ve kararlılığımı güçlendirdi. Yorulmak bilmeyen çabaların, bireysel gayretlerimin temelini oluşturdu, bana güç verdi, yüreklendirdi. Çaresizliğe boyun eğmeyisin, bütün başarılarımın ışığıdır. Bütün yaşama sevincim senden kaynaklanmaktadır.
Şimdi uzaklarda, koskoca bir ömrün ötesinde damar damar, yürek yürek, doyumsuzca seni yaşamaktayım. O doyasıya öpülesi ellerin, bütün varlığımı borçlu olduğum ellerin, kutsal insan emeğinin yeryüzündeki en gerçek sembolüdür.
Sendeki ruh yüceliğini başka bir kimsede bulmak mümkün mü? Senin, ta... yüreğimde yankılanan gülüşlerinde yakaladığım mutluluğu bırakır mıyım hiç? Kişiliğime, karekterime, şekil veren, beni kendime ulaştıran eğitim yeteneğin, beceri ve kutsallığını kat kat artırmaktadır. Yorgunluklarından bile mutluluk çıkartabilen kişiliğinin yüceliğine ulaşılabilinir mi hiç?
Yokluğun, buz gibi bir evrene itiyor beni.
Yolumu bekleyen gözlerinde yine pırıl pırıl sevgiler uçuşuyor mu? Hopur hopur yüreğindeki yerim apayrı değil mi anacığını? Hayalinde beni doyumsuzca yaşatıyorsun, benimlesin değil mi her an? Sofrada boşalan yerime baktıkça boğazın düğüm düğüm oluyor mu hep? Evdeki bensizlik, seni yalnızlıkların buz gibi doruklarında üşütmeye devam ediyor değil mi?
Yürekten inanırım ki; dünyam seninle daha renkli, daha anlamlı ve duyguludur. Sen hayatımdaki bütün iyiliklerin, bütün güzelliklerin, bütün özlemlerin en gerçek anıtısın.
Sen, bendeki enginlik, sonsuzluk ve yüce değerler bütünüsün.
Ben de, senden ayrılmadan önce bilemezdim yokluğunun bir kırık düş olduğunu. Şartların bu kadar vefasız, bu kadar katı olduğunu senden uzak kalınca anlayabildim ancak.
Canım anneciğim, yürek dolusu özlemlerimle ellerinden öperim. Hem de çok... çok.

ATATÜRK VE ANNESİ
Bu ana; oğluna daha beşik çocuğu iken, vatan ve millet sevgisini telkin eden ninnilerden başlamış, O’nu her çağında aynı akidelerle büyütmüş, köyde, şehirde tahsile sevketmiş ilim ve irfan aşılamıştı. Yetişen, mevkiini bulan halaskar oğlunu o, Mustafa kemal yapmıştı.
Anasını ziyaretlerinin her birinde Atatürk o’nun mübarek elini büyük bir saygıyla öperdi. Sonra anasının karşısında o büyük adam küçülür Mustafa, hatta Mustafacık olurdu.
Çankaya’da bu ana-oğul görüşmelerinin birinde şahit olduğum bir vaziyeti, kıymeti hudutsuz olan bayan Zübeyde’nin faal zekasının bir numunesi olarak arz edeceğim.
Atatürk, anasının elini öptü. Bayan Zübeyde oğluna elini uzatırken coşkun sevgisinin gözlerinde toplanan bütün ifadesiyle Atatürk’ü bağrına basmak istiyordu. O’nu kucakladıktan sonra Aziz Türk Milleti’ne eşsiz bir halaskar kahraman veren ana olmak itibariyle gururlanmalıydı. Fakat öyle olmadı, bahtiyarlığını gülen ve şirin yüzünden okurken o Büyük Türk Anası kolları arasında uzaklaşan ciğerparesinin eline sarıldı. Atatürk:
- “Ne yapıyorsun anne” dedi. Elini çekmek istedi.
Bayan Zübeyde, sükunetle ve kat’i bir ciddiyetle:
- “Ben senin annenim, sen benim elimi öpmekle bana karşı olan vazifeni yapıyorsun, fakat sen vatanı ve milleti kurtaran bir devlet reisisin. Ben de bu aziz milletin bir ferdiyim ve onun tebaasıyım. Elini öpebilirim” cevabını verdi.
Oğlunun elini öpmekten ziyade bayan Zübeyde, bu hareketiyle oğlunun mevkiinin en büyük ihtirama layık olduğunu etrafındakilere işaret ediyordu. Büyük Türk Anası sayın bayan Zübeyde’yi ne zaman hatırlasam gözlerim yaşarır, O’nun buna benzer hatıraları önünde derin hürmet duyarım. Bu mülakat sayesinde gerek O’nu ve gerekse oğlunu her ikisinin büyük terbiye ve nezaket kabiliyetlerini daha yakından tanımıştım.
Cevat Abbas Gürer
ANNEMİZE ŞİİRLER
FARKINDA MISIN? ...
Anneciğim bilmem farkında mısın?
Söylenmemiş en mübarek en aziz,
Duygularla çepeçevre çaresiz,
Sana yöneldiğimin farkında mısın?

Demeden yakın ırak
Bulutlarla savrulup, ırmaklarla akarak
Sana “anne!” diyen dilleri kıskanarak
Kapına geldiğimin farkında mısın?

Bütün anneleri düşündüm tek tek
Sensin benim için en güzel örnek
Seni dinleyerek seni görerek
Nasıl yüceldiğimin farkında mısın?

Seni göremedim diye bu bahar
İçimde bin türlü duygunun isyanı var
Turnaların gökyüzünü sevdiği kadar
Seni sevdiğimin farkında mısın?
Yavuz Bülent BAKİLER
ANNEM
Elim sensin, kolum sen,
Doğrulukta yolum sen,
Sen birazcık üzülsen
Dayanamam ben annem.

Sevgin her şeye değer,
Tüm sevgini bana ver,
Yanımda yoksan eğer,
Uyuyamam ben annem.

Küsmezsin üzdüm diye,
Kızmazsın bilmem neye,
Gönlündeki sevgiye
Doyamam hiç ben annem.

Tutunacak dalımsın,
Yanağımda alımsın,
Canım, gülüm, balımsın,
Olamam sensiz annem.

Nejat SEFERCİOĞLU

ANA SEVGİSİ
Sıcağın sinmiş bana,
Seni severim adı,
Sensin bana can veren,
Sensin bana kan veren...

Küçükken yudum yudum
Sütlerinle büyüdüm.
Kulağıma ninniler,
Neler söylerdin neler....

Beni büyüttün ana;
Beni yürüttün ana,
Göremeyince seni
Kucaklarım gölgeni.

M.Necati ÖNGAY
ANNECİĞİM
Seni ben çok seviyorum,
Daha da çok sevebilsem...
Seni her gün övüyorum,
Daha da çok övebilsem...
Beni hâlâ dizlerinde
Bebek gibi uyutursun
Uyku akar gözlerinde,
Uyumayı unutursun.
Harcamışsın günlerini
Büyütesin beni diye...
Gözlemişsin tan yerini,
Sökse şafak, hani diye...
Seni nasıl sevmeyeyim
Benim güzel anneciğim,
Seni nasıl övmeyeyim,
Benim güzel anneciğim,
Hakkı SUNAT

ANNEM
Annelerin en güzeli,
Sensin, benim güzel annem.
Ilık esen bahar yeli,
Sensin benim güzel annem.

Güneş yüzlü, altın kalpli,
Ağır başlı, tatlı dilli,
Meleklerin eşi sanki
Sensin, benim güzel annem.

Açan çiçek, çağlayan su,
Gülümseyen engin duygu,
Evimizin mutluluğu
Sensin, benim güzel annem.
H. Lâtif SARIYÜCE

EN SICAK ŞEY
Bilir misin Emel kardeş,
En sıcak şey ne dünyada?
Ne güneştir, ne de ateş!...
Biri dedi dün rüyada :

"Şunu öğren, şunu bil ki,
Her sevginin tek sahibi,
En sıcak şey bu dünyada :
Anne kalbi! Anne kalbi!"

Rıza Polat AKKOYUNLU

ANACIĞIM
— Anneme ve bütün annelere —

Nasıl hatırlamam anacığımı nasıl
Bir onun sesi kaldı kulaklarımda eskiden
Bir onun elleri hâlâ dudağımda sımsıcak
Ne güzeldi her güne onun dualarıyla başlamak
Ne güzeldi içmek kana kana o seviden.

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Kaç geceler bana ninni söylerdi
Hasta olunca oydu başucumda bekleyen
Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen
Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi.

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Uzun kış geceleri masal masaldı
Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar
Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar
Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı.

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Sımsıkı giydirir bir rüzgâr çıksa
Gecelen kalkar üzerimi örterdi
Ağlamasına tek üzüntüm yeterdi
Mutfağa koşardı ne zaman karnım açıksa.

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı
Akşam biraz geciksem yollara düşerdi
Sokağa çıkarken "Yavrucuğum üşütme" derdi.
Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Delişmen çocukluğum, ey deli gençliğim
Tarsus, Mersin. İstanbul derken Eskişehir
Birlikte geçen günlerimiz aklıma gelir
Sonra o gamsızlık, o sevinç çoktan yitirdim.

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Bilirim yine kalbinde yerim Anacığım
Selâm sana Anneler Günü İstanbul'dan
Yeni dönmüşcesine bir akşam okuldan
Vefalı ellerinden öperim anacığım.

Ümit Yaşar OĞUZCAN




ANNEYE SESLENİŞ
Okuldan eve gelişimde,
Sesini duymak isterim.
Yatağımda uyanınca, ilk önce
Gülümseyen çözlerini isterim.
Acılı olduğum günler,
Göğsünde ağlamak isterim.
Her akşam sofrada, senin
çorban olsun isterim.
Tüm çocukların da,
Tanrıdan benim gibi,
Bir melek annesi olsun isterim.
Afire HANCI
ANNECİĞİM
Ne sevimli bir annesin!
Ne tatlıdır senin sesin!
Benim canım mısın nesin?
Sen olmazsan yapamam ben!.

Senden yakın kim var bana?
Kalbim canım bağlı sana!..
Üzüntüm yok ondan yana
Seviyorsun beni de sen.

Gülsem güler yüzün
Ağlamamdan alır hüzün...
Senin gecen ve gündüzün
Işık alır sanki benden!
Rakım ÇALAPALA
ANNE
Annemi ben çok severim,
Melek annem, güzel annem,
Üzülmesin sakın derim
Melek annem, güzel annem.

İyi doğru sözler onda,
Şefkat dolu gözler onda,
Sevgi, ışık var yolunda,
Melek annem, güzel annem.

Anne yüzü ne asil yüz,
Anne gözü ne derin göz,
Anne özü, pırlanta öz,
Melek annem, güzel annem.

O gülerse çağlayanım,
O ağlarsa ağlayanım,
Ona gönül bağlayanım,
Melek annem, güzel annem.
Rıfat Necdet EVRİMER
ANNEM
Bir korkulu düş görsem, Anneciğim okşar beni,
Ağlayarak uyanırım. “Yavrucuğum korkma.” diye
Yaşlarımı dindirecek, Avunurum, dalar gider,
Sıcak bir yok sanırım Çocuk ruhum bu sevgiyle.

Galip Naşit ARI

ANNE
Nice günler kucağında yaşadım.
Ninniler söyledin, beni okşadın,
Her şeyim sendin, kolum kanadım,
Uzat ellerinden öpeyim anne.

Gözyaşlarım istiyor taşmak,
Evrende boştur, sensiz yaşamak,
Gurbete gidiyorum, son bir defa bak,
Uzat ellerinden öpeyim anne.

Abdulkadir KARADENİZ



GÜZEL DİLEK
Anneciğim Anneciğim
Yüzün ne kadar güzel Ellerin ne kadar güzel
Kıyamıyorum bakmaya Uyutuyor beni okşaya okşaya…

Anneciğim Anneciğim
“Benim bebeğim” deyişin, Şarkıların ne kadar tatlı
Ne kadar ne kadar güzel Dilin ne kadar ince
Bakarken gözlerine Senin gibi senin gibi anneler dilerim
Doya doya… Bütün çocuklara
Çoşkun ERTAPINAR
ANNEMİZE ŞARKILAR

ANNEM
Bir masalla avunurdum. Benim annem, güzel annem
Yatardım dizlerine Beni al dizlerine,
Sen gülünce doyamazdım. Kucağında okşa beni,
O sevimli yüzüne. Yine ninniler söyle.

Bugün hala kulağımda,
Çınlıyor tatlı sesin,
Benim annem güzel annem
Kalbimin neşesisin.
Alman Çocuk Şarkısı

ANAMA
Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü Anam
arın hakkı kolay ödenmez
ara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu
Anam Doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu
Anam Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam
Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı on gordu
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti Anam
Tükenmez borcum var Anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi koylu kızı kimisi hanim
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam
Veysel der kopar mi ar bağı
ar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu öğretti büyüttü Anam Aşık Veysel'i

Aşık Veysel ŞATIROĞLU
ANNEMİZE TÜRKÜ
Güneşin alası çok Çocuğa bakar anne
Her evin çilesi çok Evine tapar anne
ar çeker yükü Gece gündüz çalışır
Kimsenin bilesi yok Yarını yapar anne

Gelin çiçek derelim Anamız başımızda
Yollarına serelim Her öğün aşımızda
Sevgi dolu türkülerle Ananın emeği var
Annemize verelim. Her iyi işimizde.
Muhammer SUN

GÜZEL SÖZLER
Türk ulusu öyle annelere sahiptir ki, her dönemin büyük adamlarını bu anneleri yetiştirmiştir. M. Kemal ATATÜRK
En vefakar anne Türk kadınıdır. M. Kemal ATATÜRK
Kadının en büyük görevi noıktır. İlk eğitim verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse bu görevin önemi yeterince anlaşılır. Ulusumuz güçlü bir ulus olmaya azmetmiştir. Bugünün görevlerinden biri de kadınlarımızın her bakımdan yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız da bilgin, fen bilgini de olacaklar ve erkeklerin geçecekleri bütün öğrenim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar toplum hayatında erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve desteği olacaklardır.
M. Kemal ATATÜRK
Anne ve baba hakkına saygı gösterirsen, evlatların da senin hakkına saygı gösterir.
Hz. Ali
Anne kalbi, çocuğun okuludur. Henri WARD
Bir ulusun geleceği, annelerin yetiştireceği çocuklardır.

Hayatta okuduğum en büyük kitap “Annem” dir. Abraham LINCOLN

BİR KAÇ ATASÖZÜ
• Ağlarsa anam ağlar, başkası yalan ağlar.
• Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz.
• Ananın bastığı yavru incinmez.
• Cennet arın ayağının altındadır.
• Ana başta taç, gönülde ilaçtır.
BİLMECELER

Özü tatlı, Yok gecesi gündüzü,
Sözü tatlı, Şefkat doludur yüzü,
Candan daha değerli. Adımızdır muhakkak,
(Anne) Onun en canlı sözü.
(Anne)
Evvel vardı yiyorduk,
Yemesek ölüyorduk,
Şimdi de var fakat,
Yemesek de ölmüyoruz.
(Anne sütü)

SEVGİLİ ANNECİĞİM
BİRİNCİ PERDE
SAHNE:
(Bir evin oturma odası. 10 yaşında bîr erkek çocuğu köşede bulunan masa başında ders çalışmaktadır. Anne masa yanında örgü örmekte ve ara sıra sevgi ile masada çalışan çocuğa bakmaktadır.)
ANNE - (Duvarda bulunan saate göz atarak) Vakit bir hayli ilerlemiş oğlum, istersen derslerinin arta kalan kısmını sabahleyin yaparsın... Şimdi yat uyu...
ÇETİN - Az kaldı anneciğim... Şu iki problemi de çözeyim... Bitiyor...
ANNE - Peki, yavrum... İnşallah bu yıl da sınıfını birincilikle geçer, bana seninle övünmek fırsatını verirsin...
ÇETİN - (Bir yandan problemini çözerken) Sen hiç tasa etme anneciğim. Derslerime tüm gücümle çalışıyorum... Sana aynı zevki tattırmak benim için büyük bir mutluluk olacaktır.
ANNE - Bir gün hastalanmandan, derslerinden geri kalmandan korkuyorum. Bunun içindir ki uykusuz kalmanı istemiyorum...
ÇETİN - Çalışmaktan insana hiç zarar geldiği görülmüş müdür? Ben çalışırken hiç yorgunluk duymuyorum. Sen hiç üzülme anneciğim.
ANNE - Beni bağışla yavrum... Ne de olsa anne yüreği... Seni böyle geç saatlere dek çalışırken görmek yüreğimi burkuyor.. Üstelik gündüzleri de boş durmuyor, gazete satıyorsun...
ÇETİN - Ya sen anneciğim... Sen hiç boş duruyor musun? Gündüzleri fabrikaya çalışmaya gidiyor, geceleri de üç beş kuruş daha kazanmak için örgü örüyorsun...
ANNE - Seni büyütmek, yetiştirmek için çalışmam gerek... Sen küçücük yaşın, ufacık boyunla çalışıyorsun da ben nasıl boş dururum... (İç çeker) Neyse, problemini yap bitir... Sonra da doğru yatağa... Konuşup senin kafanı karıştırmayayım...
ÇETİN - (Problemleri çabucak bitirmeye çalışır) Bitiyor anneciğim... İşte sonuna geldim. Hepsi kolay şeyler.
ANNE - Benim akıllı, melek yavrucuğum...
(Çetin problemini çözmeye koyulur. Bu ara bir parça sessizlik olur)
ÇETİN - (Defterini, kitabını kapayarak) İşte bitti anneciğim... Senin sandığın gibi yorulmadım da...
ANNE - Çok iyi yavrum... Şimdi hemen odana geç yat... Sabah erken gazeteye gideceksin...
ÇETİN - (Kitaplarını toplar, çantasına yerleştirir. Sonra annesinin yanına giderek boynuna sarılır.) Benim melek yüzlü anneciğim... Hep beni düşünüyorsun... Ama sen hiç dinlenmeden çalışıyorsun...
ANNE - Sen yattıktan sonra ben de yatacağım...
ÇETİN - Hayır, anne... Sen yatmıyorsun çok geceler... Bunu birkaç kez gözlerimle gördüm ben...
ANNE - (Gözlerini Çetin'den kaçırmaya çalışarak) Uyuyorum yavrum... Sana öyle gelmiş olacak.
ÇETİN - Neden benden saklıyorsun anne? Bazı geceler birtakım düşünceler uykumu bölüyor... Kalkıp yatağımda oturuyorum... İşte o zaman, odandan gelen ışığı görüyor ve senin hâlâ yatmadığım anlıyorum. Halbuki ben senin fazla yorulmanı istemiyorum... Bunun için gazete satmaya çıkıyorum.
ANNE - (Çetin'i bağrına basarak) Benim de uykumun kaçtığı günler oluyor... Hep eski mutlu günlerimi düşünüyorum... Ve sonra seni...
ÇETİN - Evet anlıyorum... Babamla geçen günlerimizi düşünüyorsun, değil mi?..
ANNE - Evet yavrum... (Gözlerinde beliren iki damla yaş yanaklarından yuvarlanır)
ÇETİN - İki yıl oldu... Babamdan ne bir haber, ne de mektup geldiği var... Bana onun bir iş için yurt dışına gittiğini söylüyorsun... Neden haber göndermiyor, neden bize para göndermiyor anne...
ANNE - Bilmem... Bunları bana sorma artık... İş için gittiğini sen de gördün... O zaman 8 yaşındaydın.... Hatırlaman gerek...
ÇETİN - Evet... O günü nasıl hatırlamam... Yola çıkacağı gün bavulunu birlikte hazırlamıştık... Giderken beni yanaklarımdan öpmüş, seni üzmememi, üzülmememi istemişti benden...
ANNE - Baban çok iyi bir insandı yavrum... Hepimizi çok, pek çok severdi.
ÇETİN - Böylesine iyi bir insan, hem de bizi pek çok seven bir insan, bizi nasıl unutur, nasıl yokluk içinde yaşamamıza göz yumar? Bir türlü bunu aklım almıyor...
ANNE - Ne olur bana böyle sorular sorma oğlum... O belki de bir daha geri dönmeyecek, belki bir daha onu göremeyeceğiz... Fakat onun iyi bir insan olduğunu unutma... Onun hakkında sakın kötü şeyler düşünme oğlum... Belki bir gün döner gelir, geç de olsa eski mutlu gülerimize yeniden kavuşuruz... Sen tüm gücünle derslerine çalış, iyi bir çocuk olduğunu, babana ve bana lâyık bir evlât olduğunu göster...
ÇETİN - Benden saklamakta olduğun bir sır olduğunu biliyorum... Belki de beni üzeceğini düşünerek bu sim benden saklıyorsun... Öyle olsun... Ben çalışarak mutlu günlerimizin geri gelmesini sağlayacağım... Ve bir gün babamla geçireceğimiz mutlu günleri düşüneceğim... O günlerin geç de olsa geleceği inancındayım...
ANNE - Evet... Buna inan yavrum... Bir gün mutlu günlerimiz yeniden gelecek... Buna inanırsan seni tedirgin eden duygulardan kurtulur, rahat edersin... Şimdi yat, uyu...
ÇETİN - Tanrı rahatlık versin Anneciğim... Artık rahat uyuyacağım... Benden sakladığın sır ne olursa olsun, bir daha bir şey sormayacağım bu konuda...
ANNE – Tanrı rahatlık versin oğlum... İyi geceler!..
(Çetin odadan çıkar... Anne bir süre onun arkasından bakar. Artık gözyaşlarına hâkim olamaz ve yanaklarından yaşlar süzüle süzüle ağlar)
ANNE - Yavrum benim... Çok mutlu olması gerekirken birdenbire babasız kaldı... Yokluk nedir bilmezken yokluğa düştü... Üstelik babasının ne olduğu, nerede olduğu hakkında da bir bildiği yok... (Ayağa kalkar, masanın gözünü çeker, yığın yığın kitaplar arasından bir kitabı çekip çıkarır. Özenle kitabın yapraklarını aralar. Solgun zarfh bir mektubu elleri titreyerek çıkarır ve okumaya başlar.)
Nesrin,
Hiç akla gelmeyen bir olay beni belki de sonsuza dek sizden ayırdı... Avrupa'ya gitmek için bindiğim trenin kompartımanında polis arama yapıyordu... Benim bavulumun üzerinde başka bir bavul vardı... Hepimizin bavullarını açtılar... Bu bavul da açıldı... İçinde 30 kilo esrar bulundu. Esrarların sanlı olduğu paketin üzerinde Bay Sait diye yazıyordu... Benim adım. Üstelik, bavul da benim öteki bavulun üzerindeydi... Adımın Sait olması ve iki bavulun bir arada bulunması aleyhimde delil olarak değerlendirildi... Ben şu anda cezaevindeyim... Mahkemede suçun bana ait olmadığını ne kadar söyledimse de anlatamadım suçsuz olduğumu... Ka der beni sizlerden böylelikle koparıp ayırdı... Belki bir gün gerçek suçlular bulunur, ben de yuvama dönerim... Belki de bir ömür boyu burada kalır, sizi bir daha göremem... Çetin'e iyi bak... Olayı kendisine hiçbir zaman anlatma... O varsın beni vefasız bir baba olarak bilsin, fakat haksız yere de olsa suçlanmış, hapse düşmüş bir baba olarak bilmesin... Size tüm yüreğimle mutluluk dilerim. Beni unutun.
Sait Kav
(Anne gözyaşları arasında okuduğu mektubu bitirmişti ki Çetin'in çıktığı kapı gıcırtı ile açıldı ve Çetin odaya girdi... Anne şaşkınlık içinde bir çığlık atarak mektubu arkasına saklamaya çalışıyordu.)
ÇETİN - Anne! O mektup kimden? Neden benden saklıyorsun... (Adım adım annesine yaklaşır)
ANNE - Hayır... Hayır... Mektup kimseden değil... Ne olur yavrum dön yerine, uyu artık...
ÇETİN - Hayır, anne... Gerçek bu kadar yakındayken öğrenmeden bir adım bile atmam buradan... Bu mektupta babamla ilgili bir şeyler olduğunu yüreğim bana söylüyor... Acı da olsa gerçeği öğrenmek beni rahatlatacak... Ne olur daha fazla saklama benden gerçeği...
ANNE - Hayır, ne olur, bunu isteme benden... Baban böyle olmasını istedi...
ÇETİN - Demek babam hayatta...
ANNE - Evet... Hayatta....
ÇETİN - Ben de kötü şeyler düşünüyor, onun bir felâkete uğrayıp öldüğünü sanıyordum.
ANNE - Ölmedi, fakat...
ÇETİN - Artık mektubu okumamda bir sakınca yok sanıyorum... (Elini uzatır) Ver onu bana anne...
ANNE - (Titrek ellerle mektubu Çetin'e uzatır. Kendisini bir koltuğa atarak ellerini yüzüne kapayıp hıçkırır.)
ÇETİN - (Mektubu heyecanla kapar ve soluksuz bir şekilde okumaya koyulur... Mektubu okuyup bitirince annesine döner, onun da gözlerinde yaşlar belirmiştir.) Zavallı babacığım. Kötü bir rastlantı, kötü insanlar onu felâkete sürüklemiş... Şimdi onun iyi bir insan olduğuna her zamankinden daha çok inanıyorum... Nerede, hangi cezaevinde ise onu yoklayalım. Onu yalnız bırakmayalım...
ANNE - Hayır, bunu yapamayız!
ÇETİN - Niçin anne?
ANNE - Baban çok onurlu bir insandı... Bizi görürse çok sarsılır... Yaşama gücünü yitirir belki de... Şimdi o, yıllar sonra tıpkı iş gezisinden dönüyormuş gibi bize döneceği günü bekliyor... Suçsuzluğu er geç anlaşılacak elbette...
ÇETİN - Peki ama, ya hasta ise, ya parasızsa! Onu orada kaderi ile nasıl baş başa bırakırız?..
ANNE - Onun en çok istediği, senin okuyup iyi bir adam olman... Şimdilik yapacak hiçbir şey yok... Çalışıp bir an önce iyi bir insan olmaya bak... Mutlu günler uzak da olsa bir gün mutlaka gelecek.
ÇETİN-Ama anne!..
ANNE - Sus... Daha fazla bir şey söyleme bana... Hayâl yat... Bak, nerdeyse gün ağaracak...
ÇETİN - Peki anneciğim, şimdilik öyle olsun bakalım... İyi geceler!
ANNE - İyi geceler! (Anne oğul birbirlerine sarılırken perde kapanır.)
KAYNAKLAR
BESLEYİCİ Hadi, Milli Belirli Gün ve Haftaları Canlandıran 20 Okul Piyesi,

İnkılap Kitabevi, İstanbul 1991
EREN Celal , Belirli Gün ve Haftalar, Cemre Yayıncılık, İstanbul
HATOĞLU Beytullah , Belirli Günler ve Haftalar, M.E.B. Öğretmen Yazarlar Dizisi, İstanbul 1995
KOZ M. Sabri, Belirli Günler ve Haftalar, Serhat Yayınları, İstanbul
Arife HANCI, 1990
Muzaffer HANCI,
KOYUNCU Mustafa, Belirli Günler ve Haftalar, M.E.B. Yayınevi, İstanbul, 2000
ÖĞÜN Vedat, Belirli Günler ve Haftalar, Öğün Yayınları, İstanbul
Kıymet ÖZDEMİR,
Yılmaz ÖZDEMİR,
HİSAR Aylık Fikir ve Sanat Dergisi, Sayı: 66, Ankara, Haziran 1969
Nihat Dülgeroğlu İlköğretim Okulu
(Arşiv ve dökümanları) UŞAK, 2003
Ömer Bedrettin Uşaklıgil İlköğretim Okulu
(Arşiv ve dökümanları) UŞAK, 2003
antoloji.com.tr
annelergunu.com/anneler.shtml

http://www.lovepowerman.net/
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası  »  Anne-baba eğitimi
 »  ANNELER GÜNÜ

Forum Ana Sayfası

Forum Yazılımı:   php Kolay Forum (phpKF)  ©  2007 - 2010   phpKF Ekibi

Love Power Man

 RSS Beslemesini Görmek için Tıklayın   RSS Beslemesini Google Sayfama Ekle   RSS Beslemesini Yahoo Sayfama Ekle